DOLAR 32,2011 -0.02%
EURO 35,0148 -0.01%
ALTIN 2.520,490,81
BITCOIN 22069052.69114%
İstanbul
19°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

İYİ Parti Antalya Milletvekili Uğur Poyraz’dan Can Atalay Açıklaması…

İYİ Parti Antalya Milletvekili Uğur Poyraz’dan Can Atalay Açıklaması…

ABONE OL
Aralık 21, 2023 13:28
İYİ Parti Antalya Milletvekili Uğur Poyraz’dan Can Atalay Açıklaması…
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kamera Sistemleri Fiyatları
Kamera Sistemleri Fiyatları

İYİ Parti Antalya Milletvekili Uğur Poyraz, TBMM Genel Kurulu’nda; “Seçilmiş milletvekili Can Atalay, Gezi davasından cezaevinde. AYM’ye yaptığı başvuru sonucunda seçme seçilme hakkı bakımından ihlal kararı verilmiş. AYM bir karar verdiğinde yasamanın mensubu biz milletvekilleri bu karara uyuyoruz, yürütmenin başı Sayın Cumhurbaşkanı, Bakanlar ve kurumlar bu karara uyuyor ancak Yargıtay 3. Ceza Dairesi kendini bu sorumluluktan azade tutuyor, bir de bu yetmezmiş gibi AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunuyor. Oysaki işler bu hale gelmeden çözülürdü ve yolunu siz de biliyordunuz. Can Atalay seçilince yargılamayı durdurur, tahliye eder, mazbatasını verir, Meclis’te yeminini eder, daha sonra mahkeme iki satır bir yazı yazar, Meclis Başkanı durumu izah eder, okur, kabul edenler, etmeyenler, indir elleri, kaldır elleri, hop halloldu. Ne Meclis’in itibarı iki paralık olur ne mahkemeler birbirinin gırtlağına sarılır. Bu çözüm aklınıza gelmemiş olabilir, olsa olsa işinize gelmemiştir. Yeni Anayasa propagandanız için Can Atalay’ın hürriyetini, Meclis’in haysiyetini, yüksek mahkemelerin itibarını, milletin adalete güvenini ve milli iradeyi böyle suistimal etmeye değer mi” dedi.

TBMM Genel Kurulu’nda 2024 yılı bütçe görüşmeleri sürüyor. Bugün, Saadet Partisi milletvekili Hasan Bitmez’in konuşmasının sonunda kalp krizi geçirmesi ve sonrasında hastanede vefat etmesi nedeniyle yarım kalan TBMM, Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı bütçelerinin görüşmelerine devam ediliyor. Genel Kurul’da bugün ayrıca, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçeleri de ele alınacak.

Bu kapsamda, İYİ Parti Antalya Milletvekili Uğur Poyraz, Adalet Bakanlığı bütçesi üzerinde konuştu. Poyraz, şunları söyledi:

“YARININDAN KAYGILI YARGIÇLARIN ADALETLE KARAR VERMESİ, BU DUYARSIZLIK ÜZERİNE İNŞA EDİLMİŞ HUKUK SİSTEMİNİN DOĞRU İŞLEMESİ NE ÖLÇÜDE MÜMKÜNDÜR?”

“Platon’a göre devletin yapısında ve yönetiminde adalet olması için önce tüm yurttaşların kalplerinde ve ruhlarında adalet olması gerekir. Maalesef uzun zamandır hiçbirimizin ne kalbinde ne ruhunda adalete inanç ve güven kalmadı. Ülkemde hukuk alanında herkes bilir ki iyi bir avukatın artık iyi bir hukukçu olmasına gerek yok. 2 numaralı barodan iktidara yakın, bir tarikat ve cemaat mensubiyetiyle, hakime, savcıya, başkana, üyeye, emniyete kanalı varsa yeterlidir. Keza hakim ve savcılar da artık önlerine gelen dosyalarda avukat kaç numaralı barodan diye bakıyor. Ne de olsa sizin baroların avukatları, hakim ve savcıların terfi, tayin ve siyasetteki himayedarları. Doğal olarak da 2 numaralı baro avukatlarında mesleki ve iktisadi olarak ciddi bir performans artışı var. Ben de buradan nazar değmemesi adına kendilerine ağız dolusu ‘Maşallah’ demek istiyorum. Vicdanla cüzdan arasında bırakılan, adalet ve siyaset arasında öğütülen hakim ve savcılara ise Allah’tan kolaylıklar diliyorum. Çürütülen yargı sistemine ilişkin tek bir örnek bile bu durumun fotoğrafını çekmeye yetecektir. Milyar dolarlık konuları içeren ihale, çete, alacak gibi dosyalarda nihai karar tahsis eden Yargıtay ve Danıştay üyelerinin maaşları 80 bin lira. Emekli olunca bu rakam 40 bin liraya düşüyor. TÜRK-İŞ bulgusuna göre Türkiye’de yoksulluk sınırı 45 bin lira. İlk derece hakim, savcıların, ceza tevkif evleri personeli, adliye çalışanları hepsinin durumu aynı. Yarınından kaygılı yargıçların adaletle karar vermesi, bu duyarsızlık üzerine inşa edilmiş hukuk sisteminin doğru işlemesi ne ölçüde mümkündür?

“FETÖ’YE İLİŞKİN DEVAMLA DİLE GETİRDİĞİNİZ ‘DEVLETİ ELE GEÇİRİYORLAR’ DURUŞUNUZU, ŞU AN YOL VERDİĞİNİZ CEMAAT VE TARİKATLAR İÇİN DE İFADE EDEBİLECEK MİSİNİZ?

Adalet, siyasi baskıyla, tarikat-cemaat ilişki ve iltimaslarıyla ezilip un ufak edildi. HSK’nın Avrupa Yargı Kurulları Ağı’na katılımı bu yüzden askıya alındı. Adalet Bakanlığı’nın nezareti çıkar odaklarının sirayetiyle, şeffaflık, nesnellik, tutarlılık, aleniyet ve liyakatten arındırılmış mülakatlarla her yıl bine yakın hakim, savcı sisteme ekleniyor. Falanca cemaat, filanca dernek, bilmem ne vakfı iktidarın referans listeleri, misli uygulamasıyla hayata geçiriliyor. Adaleti sağlayacak hakim savcı adayları, daha yolun başından dönemin muktedirleriyle irtibatlanıp, iltisaklanıyor. Gömlek daha ilk düğmeden yanlış ilikleniyor. Sonrası da malum. Uzun zamandır olağanlaştırılan rüşvet, ihmal ve istismar. Düzene uymayanlara da sürgün tayini, disiplin soruşturması, terfi tenzili. Adalet Akademisi’nde hakim, savcı adaylarının kalacak yerleri yok. Cemaat, tarikat ev ve yurtlarına adeta altın tepsiyle sunuluyorlar. Ülkemin hakim, savcıları mesleğe girmek için de kalmak için de yükselmek için de çeşitli kişi ve grupların himayesine muhtaç oluyor. Bu çevreler vatana, millete, devlete ihanet edince ne oluyor? Onu da 15 Temmuz’da hep beraber yaşadık. Yani anlayacağınız tas aynı hamam aynı değişen sadece tellaklar. Sormak istiyorum. FETÖ yapılanması paraleldi. Şimdilerde yol verdiğiniz cemaat ve tarikatların yapılanması nedir? Bugüne kadar FETÖ’ye ilişkin devamla dile getirdiğiniz ‘Devleti ele geçiriyorlar’ duruşunuzu, şu an yol verdiğiniz cemaat ve tarikatlar için de ifade edebilecek misiniz? Onların amacı ne? Sanayi Devrimi yapmak mı? Bugüne kadar, birçok cemaate ve tarikata ilişkin Hakyol, Okuyucu, Menzil, İskenderpaşa, Reyhani, Yazıcı… Diğerlerini farklı kılan nedir FETÖ’den? O yüzden 3 bin yıllık Türk devleti, sizin hobi projeniz, yapboz tahtanız mıdır? Hiç mi ders almıyor hiç mi tecrübe sahibi olmuyorsunuz?

“YARGIDA SAYILARI HER GEÇEN GÜN AZALAN ADİL VE NAMUSLU BİR AZINLIK HARİCİNDE ARTIK DEVLETİN HAKİMİ, CUMHURİYET’İN SAVCISI YOK”

Halen görevde olan Anadolu Başsavcısı İsmail Uçar’ın HSK’ya yazdığı mektuptaki cümleleri hatırlayalım. ‘Kimi yargı mensupları, her türlü kirli işi yapmayı kendinde hak görmeye başladı. Girdikleri kirli ilişkilerle FETÖ’cü hakim ve savcılara rahmet okutur duruma geldi. Yargı içinde oluşmaya başlayan çete ve çetecikleri toptan yok etmemiz gerekiyor.’ Hepinizin ve hepimizin bildiklerini başsavcının mektubu apaçık söylüyor. Yarattığınız bu canavar ile bir gün muhakkak yüzleşeceksiniz. Zira, bu canavarı siz yarattınız. Whatsapp ve Facetime üzerinden mesaja atıp, konuşup, talepler ileterek, şu ceket ceplerinizdeki ‘Unutmayız’ kartlarına isimler yazıp, mülakat heyetlerine vererek, bugün mülakat heyetlerinin üyelerinin isimlerini de düne kadar benzer kartlara yazıp terfi ve tayin ettirerek, haksızlığı failine göre tartıp bizdense ‘helal’, değilse ‘haramdır’ diyerek bu canavarı siz yarattınız. Kendiniz ettiniz, kendiniz buldunuz da diyemiyorum. Zira eylem ve söylemleriniz, devletin saygınlığını, milletin vicdanını yerle bir ediyor.

Yargıda sayıları her geçen gün azalan adil ve namuslu bir azınlık haricinde artık devletin hakimi, Cumhuriyet’in savcısı yok. Şimdikiler siyasetin kıvrak manevralarının hakimi, kendilerini o makamlara getirenlerin savcıları. Mesailerini siyasi telefonları cevaplamak ve bakanlık elitlerinin arsız taleplerini eksiksiz yerine getirmek zorunda kalan bu hakim, savcılara da kolaylıklar diliyorum. Milleti ve değerlerimizi ikiye böldüğünüz gibi hukuk önünde vatandaşı da ikiye böldünüz. AK Parti’ye, ona entegre tarikat ve cemaatlere mensup olanlar sütten çıkma ak kaşık. Aracılık hizmetinin de adı da milletvekillerinizin tanımıyla ‘FETÖ Borsası.’ Geri kalan hepimiz ya FETÖ’cü ya hain, ya terörist.

“VATANDAŞIN YARISI DİĞER YARISIYLA DAVALIK, MİLLETİN TAMAMI DEVLETLE DAVALIK. BUNA NE HAKİM NE SAVCI, MAHKEME YETMEZ, YETMİYOR DA”

20 yılda 7 yargı paketi çıktı. Referandumları, KHK’leri, torba yasaları, yapboz genelgeleri saymıyorum bile; sonuçta ileriye değil, hep geriye gittik. Bütçeler arttı, kadrolar büyüdü ama dosya sayıları, dava süreleri, suistimal haberleri azalmadı. Vatandaşın yarısı diğer yarısıyla davalık, milletin tamamı devletle davalık. Buna ne hakim, ne savcı, mahkeme yetmez, yetmiyor da. Davanın taraflarına ve iktidarın ihtiyaçlarına göre değişen içtihatlarla, toplumsal adalet duygusu kaos içinde.  İlk derece mahkemeleri, istinaf, Yargıtay, Danıştay fark etmiyor, hakim, savcı, başkan, üye, avukat, hepsi bu kaos içerisinde. Avukatların durumu bilhassa içler acısı; asgari ücretin altındaki rakamlarla genç avukatlar meslek icra etmiyor, hayatta kalmaya çalışıyor. 2 numaralı baronun baronlarının bağımsız ve tarafsız Türk yargısındaki günbegün artan etki ve itibarını hayretle izliyor, yarattığınız ‘bizden olanlar’ hukukuna karşı adaletin yanında saf tutuyorlar. Birkaç istisna haricinde Türkiye’de hukukun eğitimi verilmiyor, diploması dağıtılıyor. Peynir ekmek gibi akademik kariyer dağıtan üniversitelerin siyaseti akademik ahlaka tercih etmiş sözde akademisyenleri her gece ekranlarda yüzleri kızarmadan hukuka takla attırıp her yanlışını coşkuyla kutsadığı iktidarın bir tebessümü için yarışıyor.

“YENİ ANAYASA PROPAGANDANIZ İÇİN CAN ATALAY’IN HÜRRİYETİNİ, MECLİSİN HAYSİYETİNİ, YÜKSEK MAHKEMELERİN İTİBARINI, MİLLETİN ADALETE GÜVENİNİ VE MİLLİ İRADEYİ BÖYLE SUİİSTİMAL ETMEYE DEĞER Mİ?”

Anayasa Mahkemesi son on yılda 72 bine yakın ihlal kararı vermiş. Bunların neredeyse yüzde 80’i makul sürede yargılanma hakkına, daha doğrusu yargılanmama hakkına ilişkin. Aynı AYM 10 Ekim 2023’te bir karar aldı, artık bu konuda başvuruları incelemeyecek. Sebep, maazallah; sonuç, maşallah; süreç, inşallah. Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkilerini bilen herkes şu aralar tartışıyor. Seçilmiş milletvekili Can Atalay, Gezi davasından cezaevinde. Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvuru sonucunda seçme seçilme hakkı bakımından ihlal kararı verilmiş. AYM bir karar verdiğinde yasamanın mensubu biz milletvekilleri bu karara uyuyoruz, yürütmenin başı Sayın Cumhurbaşkanı, Bakanlar ve kurumlar bu karara uyuyor ancak Yargıtay 3. Ceza Dairesi kendini bu sorumluluktan azade tutuyor, bir de bu yetmezmiş gibi Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunuyor. Bu cüret karşısında tüm meslektaşları gibi ben de Sayın Bakanın yargının izzet ve itibarını korumasını bekledim, ‘İyisi mi şu bireysel başvuruyu kaldıralım gitsin’ cevabı karşısında hem üzüldüm hem de utandım. Oysaki işler bu hale gelmeden çözülürdü ve yolunu siz de biliyordunuz. Can Atalay seçilince yargılamayı durdurur, tahliye eder, mazbatasını verir, Meclis’te yeminini eder, daha sonra mahkeme iki satır bir yazı yazar, Meclis Başkanı durumu izah eder, okur, kabul edenler, etmeyenler, indir elleri, kaldır elleri, hop halloldu. Ne Meclis’in itibarı iki paralık olur ne mahkemeler birbirinin gırtlağına sarılır, bu çözüm aklınıza gelmemiş olabilir, olsa olsa işinize gelmemiştir. Şimdi, size soruyorum: Yeni Anayasa propagandanız için Can Atalay’ın hürriyetini, Meclis’in haysiyetini, yüksek mahkemelerin itibarını, milletin adalete güvenini ve milli iradeyi böyle suistimal etmeye değer mi?

“20 YILLIK İKTİDARIN SONUNDA DÜNYA HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ ENDEKSİNDE 140 ÜLKE İÇERİSİNDE 116’NCIYIZ, BÖLGEMİZİN VE OECD’NİN SONDAN BİRİNCİSİYİZ”

Şimdilerdeyse toplumdaki cezasızlık algısı üzerinden sekizinci paket hazırlıkları yürütülüyor, bir ay bile hapis cezası alan 12 gün yatacak. Sayın Bakan, aidiyetlerini devlete değil siyasete hasletmiş bazı bürokratlarınızın bildiği ama size sunmadıkları bazı bilgileri paylaşmak isterim. Cezaevlerindeki mahpus oranında ortalamanın 3 katıyla Avrupa birincisiyiz, 20 yıllık iktidarın sonunda Dünya Hukukun Üstünlüğü Endeksinde 140 ülke içerisinde 116’ncıyız, bölgemizin ve OECD’nin sondan birincisiyiz, bir sıra üstümüzdeki Meksika’da karteller sokak ortasında çatışıyor, iki adım altımızdaki İran’da insanlar vinçle asılıyor, sorunlar doğru tespit edilmiyor, sorunlar anlaşılmıyor, dolayısıyla da doğru çözüm de bulunamıyor. Bunu istemiyor olamazsınız olsa olsa beceremiyorsunuz. Siyaset mafya ilişkileri, sınırı aşan kaçakçılık ve örgüt suçları, yolsuzluk skandalları, kara para ağları her yanı sarmış durumda. Bu metastaza neşter vurmayan eller ‘Hudut namustur’ diyen gençleri, gerçeğin peşindeki gazetecileri tutukluyor. Toplumun vicdanı olması gerekenden, haklıdan değil, güçlüden taraf oluyor. İsmail Arı’nın haberini hatırlatalım. Bakırköy Adliyesi’nde bir bilirkişi rüşvet alırken suçüstü yakalanıyor, iki ay yatıp tahliye oluyor ‘Beni yargılayanlar benden rüşvet aldı’ diyerek 53 kişinin ismi veriyor, bu süreç beş yıldır devam ediyor, sonuç yok.

“FETÖ’CÜ HÂKİM VE SAVCILARIN, EMNİYET MÜDÜRLERİNİN KAPATTIKLARI DOSYALARI YENİDEN AÇALIM, VAR MISINIZ?”

Maraş’ta bir Cumhuriyet savcısı bir otopark kavgası sonrasında meslektaşım avukat Ayhan Özdemir’i gözaltına aldırıyor, mesleki dayanışma kafasındaki hakim de tutukluyor. İki gün önce tahliye oldu, kendisine de buradan ‘geçmiş olsun’ diyorum. Bu hakimler, bu savcılar mı bu memlekete adalet getirecek? İktidarların en kutsal görevi vatandaşlarına eşit ve yansız adalet sağlamaktır. O zaman, haydi, beraber paketlerden arınacak bir yargı inşa edelim. Şu FETÖ’yü hayatımızdan söküp atalım, siyasi ayağını Gazi Meclis’imiz eliyle hemen, şimdi bulalım, var mısınız? FETÖ’cü hakim ve savcıların, emniyet müdürlerinin kapattıkları dosyaları yeniden açalım, var mısınız? Cemaat ve tarikatları yargıdan silip atalım, var mısınız? Emniyetin yargı üzerindeki baskısını bitirelim, var mısınız? Meslek içi sınavlarla sisteme doldurduğunuz hakim savcıların yeterliliklerini ölçelim, var mısınız? AYM kararlarını uygulamayan hakim savcılar hakkında gerekli işlemleri tesis edelim, var mısınız? Çorlu’da 9 yaşında ölen Oğuz Arda’nın, sır perdesiyle ölümü sarmalanan Rabia Naz’ın hesaplarını soralım, var mısınız? Kendi yurdunda vurulup öldürülen Yunus Emre’nin, kendi polisinin örtbas ettiği, kendi savcısının salıverdiği, kanı yerde kalan Yunus Emre’nin… Sayın Bakan, paylaşımımız ile süreç örtüşmüyor, farkında mısınız? Sıfatı ne olursa olsun, herkes kanun karşısında eşitmiş, uluslararası prosedür titizlikle yürütülüyormuş. Sayın Bakan, bu kepazeliğin bir parçası, karar alanı, talimat vereni değilseniz, çaresizliğinizi ve yalnızlığınızı hafifletecek bir soru sorayım size. Somali Cumhurbaşkanının oğlu ne sıfatla Türkiye’deymiş biliyor musunuz? Şimdiki İçişleri Bakanı’nın üzerinde tepindiği selefi, insani gerekçeyle geçici ikamet izni vermiş. Düşünsenize Sayın Bakanım, babasının yönettiği ülkede oğlu yaşamıyor, gelip bizden geçici ikamet alıyor; cinayet işleyip kaçıyor, Türk evladının kanı yerde kalıyor.

“TÜRKİYE’NİN EKSİĞİ BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ YARGIDIR, LİYAKATLİ VE VİCDANLI YARGIÇLARDIR, ADALETİ DERT EDİNMİŞ BİR İKTİDARDIR”

Eğer diyorsanız ki ‘Gündemimiz Somali değil, Filistin’ Filistin’den konuşalım. İsrail’e şilep şilep, tanker tanker yük taşıyanlar kimin oğlu, ortağı, vekil adayı, belediye başkanı; il, ilçe yöneticisi onu konuşalım. İsrail’e çimento, çelik, kablo, benzin satanları, katil askerlere üşümesinler diye don satanları konuşalım. Gazeteciler günlerdir yazıyor, tek bir tekzip yok, sadece erişimin engellenmesi kararı var. O kılıfa o minare, o çuvala o mızrak sığmaz. Bu hesaplar sorulmayacak, bu yanlışlar düzelmeyecekse reformmuş, paketmiş bunların hepsi hikaye. Yani Sayın Bakan, anlayacağınız, Türkiye’nin eksiği ceza ve infaz olsaydı Avrupa’nın hapishaneleri en dolu ülkesi Türkiye olmazdı. Türkiye’nin eksiği bağımsız ve tarafsız yargıdır, liyakatli ve vicdanlı yargıçlardır, adaleti dert edinmiş bir iktidardır. Sayın Bakan, sayın bürokratlar, sayın milletvekilleri; anormali normal belirlediğimizde o deliliğin içinde yaşamayı kanıksarız, sonra da işler çığırından çıkar. ‘Siz yapın, hukuk arkadan gelsin’ diyen bir yürütme; ona ram olmuş, Genel Kurul’da bazen neye el kaldırdığını bile bilmeyen yasama grubu, her dönemin muktedirlerine eğilen ve her dönemin vesayetine göre karar tesis eden bir yargı sistemi. Bakanlık elitlerinin taleplerini emir telakki eden savcılar, aynı iktidar döneminde birbirine diş bileyen halef selef bakanlar; devlete ve millete değil, kendilerine makam verenlere aidiyet duyan yargı ve kolluk yetkilileri… ‘Ankara’da biz bu başsavcı vekiliyle çalışmak istemiyoruz’ deme cüreti gösteren, HSK odalarını gezip adliye tasarlamaya çalışan, suç çetesi operasyonuna ‘intikam’ adı verip devlet ile mafya arasında mütekabiliyet oluşturan polis müdürleri; hepinizin bildiği ancak ifşa almamış daha önce nice skandallar…. Siz bu ülkede kendinizi güvende hissediyor musunuz? Malınızdan, ailenizden, geleceğinizden umutlu musunuz? Dünün kahramanı bugünün haini olanlara bakıp ‘Bana bir şey olmaz’ diyebiliyor musunuz? Sizden olmayanlara reva gördüğünüz muamelenin bir gün size reva görülmesinden korkmuyor musunuz?”

İçerik hoşunuza gitti mi?!
[Oy: 0 Yıldız: 0]

En az 10 karakter gerekli