34,2731$% -0.01
37,4480€% -0.15
44,7343£% -0.25
2.923,41%-0,15
4.943,00%0,24
19.712,00%0,23
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Tarihimize Gezi olayları adıyla bir ihanet, bir utanç, bir vandallık vesikası olarak geçen hadiselerin dokuzuncu yılındayız. Ağaç bahanesiyle çakılan kıvılcım, bir anda Türkiye’nin hükümetini, milli projelerini, uluslararası çıkarlarını hedef alan bir kalkışmaya dönüşmüştü. Düşünün; Dolmabahçe Bezmialem Valide Sultan Cami’nin içinde bu eşkıyalar, bu teröristler, evet bira şişeleri ile bira kutularıyla adeta caminin içini pislemişti. Bunlar böyle. Bunlar çürük, Bunlar sürtük. Bunlar için ulu mabet nedir, nedir değildir; öyle bir şey yok” dedi.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında konuştu. Erdoğan, şunları söyledi:
“Adını Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi olarak tescillediğimiz eser şehrin vahası, güzellik anıtı olarak insanımıza hizmet verecektir. Şu anda biz de öyle yapıyoruz. Dünyanın en modern, en büyük, en işlevsel havalimanlarının başında gelen İstanbul Havalimanı ülkemizin yüz akı eseri olarak faaliyetlerine devam ediyor.
Atatürk Havalimanı ise askeri havalimanı, hizmete açık sivil pisti, havacılık faaliyetlerinin sürdüğü diğer birimleri ile kısmen bu vasfını sürdürüyor, sürdürecek. Mesela biz; yurt içi ve yurt dışı seyahatlerimizde Atatürk Havalimanı’nı kullanıyoruz. Yabancı devlet başkanları da burada karşılanıyor ve uğurlanıyor.
Biz, Atatürk Havalimanı’na bin altı odalı Şehir Hastanesi yaptık, 3 ayda. Ana muhalefetin, hal binasını hastane diye takdim etmek suretiyle milleti aldatma yarışı içinde değiliz. Onlara o yakışır. Sancaktepe’de aynı oda sayısına, iç donanıma sahip şehir hastanesini orada da yaptık. Her ikisinde de havaalanı var.
“ATATÜRK HAVALİMANI’NI ESKİ FONKSİYONUYLA DEVAM ETTİRMEK HAKSIZLIK OLACAKTI”
İstanbul Atatürk Havalimanı’nı eski fonksiyonuyla devam ettirmeye çalışmak; hem İstanbul’a hem İstanbullulara büyük haksızlık olacaktı. Türkiye’nin ve İstanbul’un artık daha uygun bir yerde yeni bir havalimanına ihtiyacı vardı. Yap-işlet-devret yöntemiyle Hazine’ye hiçbir yük getirmeden, tam tersine girdi sağlayarak ülkemize kazandırdık.
Bu havalimanımız dünyada ilklerden; modern, lüks. Bu havalimanımızı daha da geliştiriyoruz. Yolcuların otel ihtiyaçlarına yönelik de yüklenici firmaya gerekli desteği onda da vereceğiz. O otelleri de yapmak suretiyle daha güzlü hale gelecek. Pistler noktasındaki eksiğini de giderecekler, böylece belki de dünyada bir numara olacak.
“BU ÜLKEDE BİZDEN DAHA SAMİMİ ÇEVRECİ YOKTUR”
Ülkemizde birileri böyle bir hizmeti dahi siyasi husumet aracı haline getirebilecek kadar akıllarını, vicdanlarını, ahlaklarını kaybetmiştir. Güya işi ağaç dikmek olan, işi şehirlerimizi daha yaşanabilir yerler getirecek projeler üretecek olan pek çok kuruluş var. Bunlar çevrecilik ve ağaç sevgisi adına bizim yaptığımız her projede, attığımız her adımda karşımıza dikilmişlerdir. Beklerdik ki aynı çevreler yanımızda olsun, karşı çıkanlara ‘durun’ desinler. Biz bu süreci çalışarak, durmadan, yılmadan devam ettireceğiz. Biz inşallah bu süreci çalışarak devam ettireceğiz.
Bunların derdi çevre, ağaç değil. Kendi kısır ideolojik saplantılarına, kendi hastalıklı yaşam biçimi dayatmalarına; çevreyi ve ağacı malzeme yapanların maskeleri bir kez daha düştü. Bu ülkede bizden daha samimi, gayretli çevreci de yoktur, ağaç sevgisi bizden daha fazla kimse de yoktur. Bu iş bizim işimiz.
“BAY KEMAL BUNLARI BİLMEZ, O BİLGİ FUKARASIDIR, SİYASET FUKARASIDIR”
Bizim yaptığımız her eser gibi İstanbul’daki Millet Bahçesi’ne de çamur atan Kılıçdaroğlu, Van’da terör örgütü ağzıyla konuşarak aklınca Kandil’e selam çakıyor. Bu şehri 2011’deki depremin ardından adeta sıfırdan yeniden inşa ettiğimizden bile adamın haberi yok. Acaba sen ondan sonra kaç kere Van’a gittin? Kaç kere Erciş’e gittin? Bugüne kadar biz Van’a takribi olarak, en az 35 milyar harcama yaptık. Edremit adeta denize nazır villa haline geldi.
Ama Bay Kemal’e sorsanız, Kağıthane’ye Kağıttepe dediği gibi buraya da herhalde benzer bir şey der, haritadaki yerini bile gösteremez. Van’da eğer bu PKK örgütünün uzantısı olanlar görevde olmuş olsaydı suyu, inanın şu an suyu olan bir Van bulamazdınız. Biz onların döneminde bile oraya DSİ’nin görevi olmadığı halde Van’a suyu biz götürdük, biz. Büyükşehir belediye statüsünde olduğu için suyu kendisinin temin etme zorunluluğu vardı.
İstanbul’u aldığımız zaman, İstanbul’da su var mıydı? Yok. Susuz bir İstanbul vardı, CHP’den almıştık. Ama Bay Kemal bunları bilmez, o bilgi fukarasıdır, siyasetin fukarasıdır. Anlamaz bu işlerden. İstanbul’u, Ankara’yı yaşadınız. Van’da ilk geceden itibaren sizlerin yanınızda olan kimlerdi? Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarıydı.
Devletin kaynaklarının terör örgütüne aktarılmasının önüne geçmek için kullandığımız belediye başkan vekili yönetimini öyle anlatıyor ki; sanırsınız ses Kandil’den geliyor. Kendi belediye başkanlarının güya hizmetlerini aktarırken, öyle rakamlar veriyor ki; toplamı bizim bir ilçe belediyemizin yaptıklarına denk gelmiyor.
Bay Kemal suyu akmayan, musluğu açmak suretiyle çok büyük yatırım yaptığını söyleyecek kadar büyük zavallı. CHP’li belediyelerdeki yolsuzluk operasyonlarını destekleyeceği yerde, belediyeleri engelleme çabası diye takdim ediyor. Hırsızın sırtını sıvazlayan daha büyük hırsızdır. Kılıçdaroğlu, CHP’li belediyelerdeki yolsuzluk operasyonlarına karşı çıkarak, safını belli etmiştir. Bu zat inanın yalancı. Bu zat omurgasız, bu zat bir proje, bu zat bir aparat.
“ŞAKIR ŞAKIR ÖDEMEYE MECBURSUN”
Ne diyorlar, gelmeyecekler de; ‘biz gelirsek bu işleri alan müteahhitlere ödeme yapmayacağız.’ Siz ne cinssiniz? Devlette devamlılık esastır. Bunu nasıl dersin? Söke söke bu ülkede yargı var, bir hukuk devletiyiz. Şakır şakır ödemeye mecbursun. Bu CHP’li diye ödemeyin demedik, şakır şakır ödedik. Bizde böyle bir kin yok. Bizde samimi olarak işini yapana, yatırım yapana her zaman destek var.
“RAHMETLİ MUHAMMED ALİ’NİN ÇİFTLİĞİNİ DE AYNI VAKFIMIZ VASITASIYLA, ÖĞRENCİLERİMİZİN HİZMETİNE SUNARAK, BU ZATI DAHA DA ÇATLATACAĞIZ”
TURKEN Vakfı’nın Amerika’da yurt binasının inşaatını diline dolayan bu kişinin, mesela FETÖ’nün oradaki okul görünümlü fitne yuvalarından, PKK’nın oralardaki faaliyetlerinden şikayetçi olduklarını hiç görmedik. Bu yurdun Amerika’da eğitim görecek öğrencilere hizmet vermek üzere yapıldığını biliyoruz. Kılıçdaroğlu, bu yurdu; bin bir türlü iftira ile diline dolayarak kime hizmet ediyor, dersiniz? Rahmetli Muhammed Ali’nin çiftliğini de aynı vakfımız vasıtasıyla, öğrencilerimizin hizmetine sunarak, bu zatı daha da çatlatacağız, daha da kıvrandıracağız?
‘KAÇACAK’ İDDİASINDA DÖNÜP DURMASI PROJE OLMASINDADIR”
Bu zatın, eğitim faaliyeti yürüten vakfımıza yaptığı her iftirayı burnundan fitil fitil getirmek de öteki dünyada yakasına yapışmak da boynumuzun borcudur. Bizim ailemizle uğraşmayı adet haline getiren bu zatın, cemaziyülevvelini ortaya dökmesini biliriz, bize yakışmaz. Onun için sesimizi çıkarmıyoruz. ‘Kaçacak’ iddiasından, yurt binasına kadar pek çok meselenin etrafında dönüp durması ancak bir projenin parçası olarak yapılabilir.
Bu tipler omurgasız oldukları için önce kendilerine verilen senaryoya, sonra da karşılarındaki kitlenin rengine göre önce her şeyi söylerler sonra dönüp inkâr ederler. Kapısından içeri giremediği yerlerdeki sefil halini; ‘Korkudan içeri kaçtılar’ diyerek anlatacak kadar şahsiyet fukarası bu karikatür tip için harcadığımız her nefese acıyoruz. Biz doğruları yüzlerine çarpmayınca daha büyük yalanlara, daha büyük iftiralara sarılan bu hadsizlere ağızlarının payını vermeye katlanıyoruz.
“KONU KENDİ SİYASİ İKBALİ OLUNCA NASIL ŞAHİNLEŞTİĞİNİ İBRETLE TAKİP EDİYORUZ”
Tabi bu arada Kılıçdaroğlu’nun hakkını da yememek lazım. 2023 yılı haziran ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi için rakip gördüğü herkesi ya aynı masa etrafında toplayarak kendine tabi kıldı; ya da ince manevralarla saf dışı bırakmaya başladı. Konu kendi siyasi ikbali olunca; ‘ya benimle olun ya da önümden çekilin’ diyerek nasıl şahinleştiğini ibretle takip ediyoruz.
“2023’TE YÜREĞİ YETİP CUMHURBAŞKANI ADAYI OLACAK MI OLMAYACAK MI”
Kimi aday belirleyecekleri kendi bilecekleri iştir. Bizim öyle bir sorunumuz yok. Buradan ben Kılıçdaroğlu’na, birkaç soru sormak istiyorum. Kesin, kati, net cevap vermesini bekliyorum. Bu delikanlılığı yaparsa, kendisini siyaseten ve tıbben mazur görmekten vazgeçip muhatap almaya başlayabiliriz.
PKK’dan YPG’ye bölücü terör örgütünün bütün unsurlarını, tüm terör örgütlerini; siyasi uzantıları, medya destekçileri, yurt dışında bağlantıları ile birlikte en şiddetli şekilde lanetliyor mu, lanetlemiyor mu? Türkiye’nin PKK ve YPG’ye karşı yürüttüğü sınır ötesi harekatlarını destekliyor mu desteklemiyor mu? İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği tartışmalarında, kendi devletinin izlediği politikaların yanında mı değil mi? Türkiye’nin Akdeniz ve Ege’de verdiği milli mücadelede ülkesinin safında mı, karşımızdakilerin safında mı? Dünyanın salgın ve savaş sebebiyle yaşadığı krizin ekonomik boyutunun ülkemize etkileri karşısında mücadelemize en azından ilkesel olarak destek veriyor mu, vermiyor mu? Siyaseti ülkenin ve milletin ali çıkarları üzerinden yürütmeye var mı, yok mu? Siyasi stratejilerini yabancı ülke temsilcilerine onaylatmak yerine, kendi partisinin mensuplarıyla ve ülke kamuoyuyla belirlemeye yönelecek mi, yönelmeyecek mi? Bin yıldır kanlarımızla sulayarak ebedi vatanımız haline getirdiğimiz bu toprakların tüm değerleri, sembolleriyle asil bir devletin evladı gibi hareket etmeyi kabul ediyor mu, etmiyor mu? Partisi içindeki her türden terör örgütü destekçisini, hırsızı, tacizciyi tasfiye etmeyi düşünüyor mu, düşünmüyor mu? 2023’te yüreği yetip cumhurbaşkanı adayı olacak mı olmayacak mı?
“BU TERÖRİSTLER, EŞKIYALAR BİRA ŞİŞELERİYLE CAMİNİN İÇİNİ PİSLEMİŞTİ. BUNLAR ÇÜRÜK, BUNLAR SÜRTÜK”
Tarihimize Gezi olayları adıyla bir ihanet, bir utanç, bir vandallık vesikası olarak geçen hadiselerin dokuzuncu yılındayız. Olaylar İstanbul’daki Gezi Parkı’ndaki birkaç ağacın kesildiği iddiasıyla 2013’ün mayıs sonu haziran başı gibi alevlendirilmişti. Ağaç bahanesiyle çakılan kıvılcım, bir anda Türkiye’nin hükümetini, milli projelerini, uluslararası çıkarlarını hedef alan bir kalkışmaya dönüşmüştü.
Düşünün; Dolmabahçe Bezmialem Valide Sultan Cami’nin içinde bu eşkıyalar, bu teröristler, evet bira şişeleri ile bira kutularıyla adeta caminin içini pislemişti. Bunlar böyle. Bunlar çürük, Bunlar sürtük. Bunlar için ulu mabet nedir, nedir değildir; öyle bir şey yok.
Kamu binalarının, polis araçlarının, ambulansların, işyerlerinin, otobüslerin, sokakların, parkların yıkıldığı Gezi olaylarının arkasında hangi güçlerin olduğunu biz biliyoruz da tarih de yazacaktır. Bay Kemal orada mıydı, oradaydı? Niye? Başı çeken oydu. Bunlardan; bu millete, bu vatana hayır gelmez. Bunlar ancak terör sevicilerle beraber… Çünkü kendileri de terör sevici.
Dün; 15 Temmuz Şehitleri Köprüsü’ne çıkıp, polislere hakaretler ederek fiziki saldırı yaparak pankart asmaya çalışan tipler bunun somut örnekleridir. HDP ve CHP listelerinden Meclis’e sokulan bu siyasetçi kılıklı provokatörler, yaptıkları terbiyesizliğin hesabını hukuka ve milletimize vereceklerdir. Bu ne densizlik, edepsizliktir? Sen milletvekili olsan ne yazar? Böyle bir pankartı polise rağmen asamazsın, astırtmazlar.
“VATANDAŞLARIMIZIN SIKINTILARINI BİLİYORUZ”
Ekonomiye ilişkin Erdoğan, “Vatandaşlarımızın sıkıntılarını biliyoruz ancak küresel dalgalanmaların etkisiyle benzer sıkıntıların tüm dünyada yaşandığını unutmamalıyız. Birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize sarılarak çalışmaya devam edersek bu süreci de en hasarla atlayacağız. Hiçbir insanımızı yokluğun, yoksulluğun, çaresizliğin pençesine terk etmeyeceğiz” diye konuştu.
“NATO TERÖR ÖRGÜTLERİNE DESTEK KURULUŞU DEĞİLDİR”
İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik başvurusu hakkında Erdoğan, şöyle konuştu:
“Güvenlik sorunlara kayıtsız kalan batı dünyası Karadeniz’in kuzeyinde çıkan çatışmada kendini benzer durumda buldu. İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik başvurusu böyle bir süren ürünüdür. Biz terör örgütüne verdikleri destek nedeniyle üyeliklerine karşı olduğumuzu ilan ettik. NATO bir güvenlik kuruluşudur, NATO terör örgütlerine destek kuruluşu değildir.
“YUNANİSTAN İLE ANLAŞMAMIZI BOZDUK”
AİHM’in önünde çadırlar kurmak suretiyle para topluyorlar. Bunlar göz önündeyken biz bunlara gelin diyebilir? Bunu bizden önceki yönetimler Yunanistan’a yaptı. Yunanistan 5+4, ABD’nin 9 üstünün Yunanistan’da kurulmasına imkân hazırladı. Bizim Yunanistan ile Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey anlaşmamız vardı, bozduk. Biz şahsiyetli dış politikadan yanayız. İkide bir uçaklarınla kalk bize gösteri yap. Ne yapıyorsun sen, kendine gel, tarihten hiç ders almıyor musun? Tarihte neredeydin? Ondan sonra başlıyorsun ağlayıp, sızlamaya. Türkiye ile dans etmeye kalkma.
“BU YUNANİSTAN YOLA GELMEYECEK”
Şu anda bunlarla artık ikili görüşmeleri de yapmıyoruz. Bu Yunanistan yola gelmeyecek. Ne zaman bu yanlışlarından döner… Biz bunlardan bıktık, dürüst olacaksan karşımızda koltuğun hazır. PKK ve uzantısı kuruşları temsilcilerini üst düzeyde ağırlayanların bizim terörle mücadelemize saygı duydukları sözleri inandırıcı değildir. Bizle görüşmeye geldiklerinde akşam devlet televizyonunda Salih Müslim’le görüşme yapıyor. Bizi değil, kendilerini kandırıyorlar.”
“AŞAMA AŞAMA DİĞER BÖLGELERDE AYNISINI YAPACAĞIZ”
PKK yandaşlarının faaliyetlerini sivil toplum görünümüne sokarak desteklerken; bizim insanımızın camileri, dernekleri organizasyonları üzerinde baskı kuranlar demokrat değil, en ilkelinden birer faşisttir. Türkiye’ye parasıyla vermedikleri silahları, teçhizatları, savunma sanayi ürünlerini terör örgütüne bila bedel aktaranlar hukuk devleti değil, terör devleti sıfatını hak eder.
Bizim güney sınırlarımızı teröristlere karşı korumak için yürüttüğümüz harekatlara işgal diyecek kadar meseleden uzak olanlar mı, ortak düşmana karşı yanımızda olacak? Bu sorulara tatmin edici, kesin, net cevaplar bulmadan; bağlayıcı belgeler görmeden tavrımızı değiştirmeyeceğiz.
Buradan tekrar ediyorum. Güney sınırlarımız boyunca 30 kilometre derinliğinde güvenli bölge oluşturma kararımızın yeni bir safhasına geçiyoruz. Tel Rıfat ve Münbiç’i teröristlerden temizliyoruz. Ardından da aşama aşama diğer bölgelerde aynısını yapacağız. Türkiye’nin bu meşru güvenlik adımlarına bakalım kimler destek verecek, kimler köstek olmaya çalışacak göreceğiz.
Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği konusundaki yaklaşımı fırsatçılık değil, terörle mücadele konusunda ilkeli bir duruştur. Ümit ediyoruz ki bu iki ülke ve onların üyeliği için uğraş gösterenler, Türkiye’nin güvenlik hassasiyetini anlar ve gereğini yapar. Böyle bir durumda NATO için yükümlülüklerini yerine getiren ülke olarak biz de üzerimize düşeni yaparız.”