34,7004$% 0.26
36,7726€% 0.37
44,2923£% 0.52
2.960,54%0,92
4.919,00%0,14
19.678,00%0,15
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Şanlıurfa’da Yerel Yönetimler Güneydoğu Anadolu Çalıştayı’nda, “Burada söz veriyorum, elektrik için söz verdik, bedava vereceğiz; derslik için de söz veriyorum, Büyükşehir Belediye Başkanlığını bize vereceksiniz, en geç 1 yıl içinde 5 bin dersliği Milli Eğitim Bakanlığı’na teslim edeceğiz. Ya okul yapmak çok pahalı bir şey değil. Bakın Elazığ Depremi’nden sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Elazığ’a bölgenin en modern okulunu yapıyor, yapıyoruz. Bize izin versinler. Tekirdağ Büyükşehir Belediyemiz, Tekirdağ’ın bütün ilçelerine okul yaptı. Okul yapalım diyoruz izin vermiyorlar. Eğer Şanlıurfalı kardeşim evladının, oğlunun, kızının iyi bir eğitim almasını, iyi bir okula göndermek istiyorsa ve huzur içinde göndermek istiyorsa okul öncesi eğitimlerin kreşlerin en az 100 tane olmasını istiyorsa CHP’nin Büyükşehir Belediye Başkanı adayına oy verecek, beraber takip edeceğiz” dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Amerika Birleşik Devletleri’nde yaptığı açıklamayı hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Bu devleti yöneten kişi ABD’ye gittikten sonra orada yaptığı açıklamayı şimdi okuyacağım. ‘Ülkemizde ana muhalefet partisi seçimi kazanırsak mültecileri göndereceğiz diye tehdit etti.’ Kendi ülkesinin ana muhalefet partisini, başka bir ülkenin politikacılarına şikayet ediyor. Şu çürümüşlüğe, densizliğe bakar mısınız. Evet göndereceğiz. İnsani koşullarda göndereceğiz. Sen getirdin biz göndereceğiz” sözleriyle tepki gösterdi.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Şanlıurfa’da bugün düzenlenen Yerel Yönetimler Güneydoğu Anadolu Çalıştayı’na katıldı. Kılıçdaroğlu, daha önce Şanlıurfalı çiftçilere ücretsiz elektrik sözünü hatırlatarak 2024 Mart ayında yapılması planlanan yerel yönetim seçimlerini işaret etti.
Kılıçdaroğlu, Şanlıurfa için, “Bir yere kazmayı vurun tarih fışkırıyor. Bu ne demektir biliyor musunuz, peygamberler diyarı, en az burada 35, 40 tane beş yıldızlı otelin olması anlamına gelir. Kudüs ne ise İstanbul ne ise Şanlıurfa da odur. Ha Şanlıurfalı diyorsa ki ‘ben beş yıldızlı otelleri istiyorum, her taraf turist kaynasın istiyorum, herkesin işi gücü olsun istiyorum ve Şanlıurfa’yı sadece Türkiye değil bütün dünya öğrensin istiyorum’ diyorsa yapacağınız tek bir şey var Büyükşehir Belediyesini CHP’ye vereceksin. Bu kadar basit” dedi.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
“SİYASETİ ZENGİNLEŞME ARACI OLARAK GÖRÜRSENİZ ÜLKENİN SORUNLARI ÇÖZÜLEMEZ: Değerli yol arkadaşlarım; hepimizin tarihi görevi var. Ülkenin içinde bulunduğu durumu ben de biliyorum siz de biliyorsunuz. Vatandaşın sıkıntısı var. Çözecek makam siyaset kurumudur. Ve hepimiz siyasetçiyiz. Kimimiz Genel Başkan kimimiz sade vatandaş olarak parti gönüllüsü olarak görev yapıyor. Kimimiz belediye başkanı kimimiz parti meclisi üyesi kimimiz milletvekili görevi yapıyoruz. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim, Türkiye’nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yoktur. Bütün sorunların çözümünde eğer ahlaki temeli esas alırsak etik değerleri esas alırsak vatandaştan toplanan her kuruş verginin hesabını yine vatandaşa verebilirsek çözülemeyecek hiçbir sorun yoktur. Siyaset kurumu kirlilikten arındığı sürece Türkiye’de sorunlar çok daha kısa sürede çözülür. Siyaset kurumunun bugün Türkiye’de temel sorunu kirlilikten arınmamış olmasıdır. Siyaset zenginleşme aracı değildir. Siyaset halka hizmet etme aracıdır. Eğer siz siyaseti zenginleşme aracı olarak görürseniz ülkenin sorunları çözülemez.
PEYGAMBERLER KENTİNDEYİZ: Kadim bir kentteyiz. Dünyanın en güzel kentlerinden birisindeyiz. Şanlıurfa’dayız. Peygamberler diyarındayız. Adaletin ne olduğunu, ahlakın ne olduğunu, erdemin ne olduğunu, faziletin ne olduğunu bilmesi gereken ve bilen bir kentteyiz. Yerel yönetimlerle ilgili ilk çalışmayı burada başlatmamızın da bir nedeni var. Siyasette ahlakı burada anlatacağız. Kadim bir kentteyiz çünkü biz. Peygamberler kentindeyiz biz. Sevginin, dostluğun, hasretin giderildiği bir kentteyiz biz. O nedenle Şanlıurfa, sadece bizim açımızdan, Türkiye açısından değil, dünya açısından da dünya siyaset tarihi açısından da dünyanın kültürel yapısı açısından da çok önemli ve kadim bir kenttir. 12 bin yıl, Göbeklitepe ile beraber insanlık tarihi 12 bin yıl geriye gitti. Yani 12 bin yıl öncesini de biz Şanlıurfa’da öğrenmiş olduk. Dolayısıyla Şanlıurfa’nın dünya tarihinde de insanlık tarihinde de değerli bir yeri vardır.
URFA, MEZOPOTAMYA AÇISINDAN DA ÖNEMLİ BİR COĞRAFYA: Peygamberler diyarı diyoruz Şanlıurfa’ya. Hazreti Eyüp’ten Hazreti İbrahim’e, Hazreti Şuayip’ten Hazreti Yakup’a kadar 14 peygamberin bu topraklardan geçtiğini tarihçiler söylerler. Dolayısıyla Şanlıurfa’nın dünya tarihinde de bu açıdan önemi vardır. Ve Şanlıurfa aynı zamanda bir inanç merkezidir. Böylesine değerli bir yerdir. Şanlıurfa aynı zamanda Mezopotamya açısında da önemli bir coğrafyadır. Dicle ve Fırat’ın geçtiği bu toprakların yeşillendiği, suya hasretin giderildiği bir kenttir aynı zamanda Şanlıurfa. Ve Şanlıurfa, bizim Milli Mücadele tarihimiz açısından da son derece önemli bir kenttir. Şanlı unvanı boşuna verilmemiştir. Milli Mücadele tarihi için sadece bir cümle kuracağım Şanlıurfa’nın önemini vurgulamak açısından; Türkiye’de ilk kez Mustafa Kemal Paşa adı Şanlıurfa’da bir caddeye verilmiştir. Ve 1917 yılında. Daha Cumhuriyet kurulmadan önce. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, daha 1919’da Samsun’a çıkmadan önce o nedenle Mustafa Kemal Çeşmesi burada vardır. Mustafa Kemal’in adını yaşatan aynı zamanda kadim bir kentimizdir.
KADİM KENT: Kümbet evleri var. Sadece bizim ilgimizi çekmez, bütün dünyanın ilgisini çeker. Aynı zamanda Şanlıurfa, müziğimiz açısından da özel bir kenttir. Kendi özel türküler, şarkıları var. Hele hele Şanlıurfa’nın hoyratını bilmemek, duymamak, artı dinlediğimiz zaman da etkilenmemek, duygulanmamak mümkün değildir. Ancak hoyrat bu topraklarda söylenir. Kazancı Bedih’i de bu vesile ile anmış olalım. Yemekleri için bir şey söylemedim daha. Sayın Başkan, hala bana yedirecek ama neyse yemeği sonra halledeceğiz. Şanlıurfa Kebabı dediğiniz anda dünyalar durur. Bir marka yaratmıştır ve bu marka dünya coğrafyasının neresine giderseniz gidin bir kebapçı varsa, ‘ne var’ dediğiniz zaman ilk telaffuz ettiği kebaplardan birisi Urfa Kebabıdır.
ÖYLE OLMASI İÇİN BİZ BURADA TOPLANDIK: Bu kadar kadim, bu kadar güzel, dünyanın ilgisini çeken bu kent, benim bu anlatımıma baktığınız zaman hiçbir sorunu olmayan hızla büyüyen ve gelişen, her tarafı turist kaynayan bir kent olarak algılanır. Ama öyle değil. Zaten öyle olması için biz burada toplandık. Böyle bir mücevheri, böylesine önemli bir kenti sorunlarla boğuşur halde bir kent görmek beni derinden etkiliyor. Bir sorunlar yumağı ile bu kentte karşı karşıyayız. İşsizlik sorunu… Genç nüfus açısından Şanlıurfa bir numara. Ama genç işsizlik açısından da Türkiye’de bir numara. O zaman bir sorunumuz var. Bu bereketli topraklarda, bu kadim kentte neden pırıl pırıl evlatlarımız işsiz. Bu soruyu ben soruyorum, ben Ankara’da yaşıyorum, ama ben Şanlıurfa’nın da taşını toprağını bilirim. Hakkari’yi de bilirim, Kırıkkale’yi de Kırklareli’ni de Trabzon’u, Rize’yi de Muğla’yı da Aydın’ı da bilirim. Her kentin her coğrafyanın hem tarihini hem bugününü hem geleceğini inşa etmek zorundaysanız o hedefle yola çıkıyorsanız bütün bu bilgileri hafızanızda tutmak zorundasınız.
NASIL OLUYOR DA SU İLE TOPRAĞI BULUŞTURAMIYORUZ: Burası aynı zamanda GAP’ın başkenti. Nasıl oluyor da GAP’ın başkentinde işsizlik bir numaraları sorun olarak bizim gündemimizde? Nasıl oluyor da Ferhat ile Şirin’in buluştuğu gibi su ile toprağı buluşturamıyoruz? Hangi akılla, mantıkla, öngörüyle oluyor bu? Sadece iki organize sanayi bölgesi var bu kadim kentte. Bu olmaz. Mevsimlik tarım işçileri… Onbinlerce Şanlıurfalı Anadolu coğrafyasına dağılır. Patatesi, soğanı, fındığı, mısırı toplamak için Şanlıurfa’dan onbinlerce aile, anne, baba, çocuk beraber giderler. Az önce izlediğiniz filmde benim Şanlıurfalı mevsimlik işçilerle beraber olduğumuz görsellerdi onlar. Onları acaba kaç siyasetçi gördü? Kaç siyasetçi onları dinledi acaba? Ankara’da gittiğimde küçük bir kız çocuğu bana bir not verdi. Notu Kadın Kolları Genel Başkanımıza verdim. ‘Beni bu hayattan kurtarın, ben okumak istiyorum’ diyor. Hayat hayat değil, okumak istiyor. Akranlarına bakıyor, nasıl okula gittiklerine bakıyor, üniversiteyi bitirişlerine bakıyor, ‘ben de okumak istiyorum, beni bu hayattan kurtarın.’ Koskoca Türkiye Cumhuriyeti devleti nasıl oluyor da bu evlatlarımıza sahip çıkacak bir siyasal iradeyi ortaya koyamıyor? O ailelerin hiçbirisinin sosyal güvenliği, sigortası yok. Sahipsiz milyonlar var.
BU BİZİM KADERİMİZ Mİ YA: Genel Başkan Yardımcımız konuşurken Gazi Mustafa Kemal’in bir sözünü dillendirdi. ‘Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir’ dedi. Acaba gerçekten bugün iktidar olanlar kimsesizlerin kimsesi olabiliyorlar mı? Ceplerini doldurmaktan başka ne yapıyorlar acaba? Hangi evlatlarımıza kol kanat gerdiler? Anaokuluna giden çocuklarımızın bile yemeğini kestiler, tasarruf diye. Her birimizin düşünmesi lazım. Her bir CHP’linin düşünmesi lazım. Siyasete gönül veren, siyasette ahlakın egemen olmasını isteyen her bir vatandaşımın düşünmesi lazım. Dünyanın en zengin coğrafyasındayız ama yoksulluk içindeyiz. Fakirlik içindeyiz. Ya bu bizim kaderimiz mi ya.
SU AKIYOR SİZ BAKIYORSUNUZ. ÇİFTÇİYE SUYU VERMİYORSUNUZ: Topraklar var. Mardin Ovasını da Harran Ovasını da bilirim. GAP var. Dünyanın en büyük barajlarından birisi. Kaç yıl geçti, GAP İdaresi bile kuruldu. Özel yatırımlar yapılacaktı, bütçesine kimse müdahale etmeyecekti, özel yatırımlar yapılacaktı. Nasıl oluyor da hala en iptidai sulama şekilleri oluyor ve nasıl oluyor da çiftçi kuyu kazıp o kuyudan elektrikle su çıkarabilir miyim arayışı içinde oluyor? Her vatandaşım elini vicdanına koyarak dinlesin bunu. Su akıyor siz bakıyorsunuz. Çiftçiye suyu vermiyorsunuz. Bir bela var BEDAŞ diye. Efendim çiftçi kuyudan suyu çekti, tarlayı sulayacak, bana binlerce lira elektrik parası vereceksin… Ya adam daha ürününü satmadı, nereden verecek. Adamın birikimi olsa bankada tutacak. Kaç kişi bu sorunu dinledi? Bizim CHP milletvekilleri, kırsalda çalışan, alın teri döken insanlar şikayet ettikleri zaman hemen onların yanına gittiler. Onların dertlerini dinlediler.
17-23 HAZİRAN ARASINDA TMO 3 ÇİFTÇİYE RANDEVU VERMİŞ: Rahmetli Demirel derdi ki ‘GAP’ı gaptırmam.’ Bunlar da GAP’ı yaptırmam diyorlar. Yapmayacaklar GAP’ı, yapmak istemiyorlar. Çünkü birileri aracı olacak, birileri köşeyi dönecek, yurtdışından mal ithal edilecek ve dönecek. Onların derdi bizim çiftçimiz, üreticimiz kazansın değil, onların derdi çok daha farklı. Ama bizim derdimiz, bizim insanımız kazansın, üretsin. Toprak Mahsulleri Ofisi… Kuran CHP’dir. Çiftçiyi korumak için kurulmuştur. Ürününü devlet tarafından garanti verilsin, satın alınsın diye, zarar etmesin diye kurulmuştur. O nedenle yazar; ‘Ofis, çiftçinin kara gün dostudur.’ Peki bugün TMO, çiftçinin kara gün dostu mu? 17 Haziran 2023, 22 Haziran 2023 arasında TMO sadece üç üreticiye randevu vermiş. Binlercesi sıra bekliyor, almıyorlar. Düşük fiyattan başkalarına satsın, çiftçi perişan olsun diye.
EĞİTİMDE SIKINTILI BİR TABLO VAR: Ve eğitim sorunu. Kadim bir kentteyiz dedik. Dünyanın en görkemli kentlerinden birindeyiz, tarihi açısından bakıldığında. Eğitim tam bir felaket. 60, 70, 80 kişilik sınıflar var. Ben 21’inci yüzyılın Türkiye’sinden söz ediyorum. Ortaçağ’dan söz etmiyorum. 60, 70, 80 kişilik sınıflarda bir öğretmen öğrenci ile nasıl ilişki kuracak? Dünyanın en iyi kentlerinde eğitim böyle yapılıyor. Yani Şanlıurfa’da böyle yapılıyor. 5 bin dersliğe ihtiyaç var. Burada söz veriyorum, elektrik için söz verdik, bedava vereceğiz; derslik için de söz veriyorum, Büyükşehir Belediye Başkanlığını bize vereceksiniz, en geç 1 yıl içinde 5 bin dersliği Milli Eğitim Bakanlığı’na teslim edeceğiz. Ya okul yapmak çok pahalı bir şey değil. Bakın Elazığ Depremi’nden sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Elazığ’a bölgenin en modern okulunu yapıyor, yapıyoruz. Bize izin versinler. Tekirdağ Büyükşehir Belediyemiz, Tekirdağ’ın bütün ilçelerine okul yaptı. Okul yapalım diyoruz izin vermiyorlar. Eğer Şanlıurfalı kardeşim evladının, oğlunun, kızının iyi bir eğitim almasını, iyi bir okula göndermek istiyorsa ve huzur içinde göndermek istiyorsa okul öncesi eğitimlerin kreşlerin en az 100 tane olmasını istiyorsa CHP’nin Büyükşehir Belediye Başkanı adayına oy verecek, beraber takip edeceğiz. Bu kadar basit. Eğitimde, daha ilköğretimde başarısız olursanız üniversite sınavlarına da yansıyor. Orada da çok sıkıntılı bir tablo var.
ŞU ÇÜRÜMÜŞLÜĞE, DENSİZLİĞE BAKAR MISINIZ: Bunun yanında sanki bizim yeteri kadar derdimiz yokmuş gibi 500 bin Suriyeli sığınmacı var. Kendi karnını doyurmakta zorlanan Urfalı kardeşim, bir de onların karnını doyuracak. Söyledik, iktidar olsaydık onların hepsini kendi ülkelerine gönderecektik. Biz ısrar edince göndereceğiz diye, vatandaş da böyle bir talepte bulununca şu açıklamayı yaptılar; ‘mültecilerin gönüllü geri dönüşü için yeni bir proje hazırlıyoruz.’ Gönüllü geri dönecekler. Ama bu devleti yöneten kişi ABD’ye gittikten sonra orada yaptığı açıklamayı şimdi okuyacağım. ‘Ülkemizde ana muhalefet partisi seçimi kazanırsak mültecileri göndereceğiz diye tehdit etti.’ Kendi ülkesinin ana muhalefet partisini, başka bir ülkenin politikacılarına şikayet ediyor. Şu çürümüşlüğe, densizliğe bakar mısınız. Evet göndereceğiz. İnsani koşullarda göndereceğiz. Sen getirdin biz göndereceğiz. Bu milletin başına bela ettin insanları. Ben o insanlara da üzülüyorum. Onlar da insan, onlar da huzur içinde yaşamak istiyorlar. Senin ne işin vardı Ortadoğu bataklığında.
KUDÜS, İSTANBUL NE İSE ŞANLIURFA DA ODUR: Sözlerime başlarken Şanlıurfa’nın tarihinden başlamıştım, kadim bir kent olduğundan söz etmiştim. Bir yere kazmayı vurun tarih fışkırıyor. Bu ne demektir biliyor musunuz, peygamberler diyarı, en az burada 35, 40 tane beş yıldızlı otelin olması anlamına gelir. Kudüs ne ise İstanbul ne ise Şanlıurfa da odur. Ha Şanlıurfalı diyorsa ki ‘ben beş yıldızlı otelleri istiyorum, her taraf turist kaynasın istiyorum, herkesin işi gücü olsun istiyorum ve Şanlıurfa’yı sadece Türkiye değil bütün dünya öğrensin istiyorum’ diyorsa yapacağınız tek bir şey var Büyükşehir Belediyesini CHP’ye vereceksin. Bu kadar basit. Tarih, gerçekten her tarafı tarih neresini anlatayım ben. Ama kaçı bunun farkında. Kendi tarihini bilmeyen insanlar bir kenti yönetemezler. Kendi tarihi bilmeyen insanlar bir ülkeyi yönetemezler. Kendi tarihinden ders almayanlar bir ülkeyi yönetemezler. Ahlak… Siyaset zenginleşme aracı değildir, hizmet aracıdır. Halka hizmet edecekseniz, bu bölgenin tarihini bileceksiniz ve bu bölgenin tarihini dünyaya tanıtacaksınız.
ÜLKENİN EN BÜYÜK BELALARINDAN BİRİSİ UYUŞTURUCU: Uyuşturucu sorunu… Sadece Şanlıurfa’nın değil ülkenin önündeki en büyük belalardan birisidir. Bunu da ısrarla dile getirdim. Türkiye coğrafyasının tamamında uyuşturucu baronları at koşturuyor. Siz hiç bir uyuşturucu baronunu hapiste göremezsiniz, ama simit çalan çocuğu hapiste görebilirsiniz. Eğer uyuşturucu olayı yaygınlaşırsa gençliğimizi kaybederiz, yazıktır, günahtır. Uyuşturucu işi artık Türkiye’de bir milli güvenlik sorunudur. Milyar dolarları kazanıyorlar. Ta Güney Amerika’dan ta Afganistan’dan. Diyorlar ya sınırlarımız var. Sınırlar yol geçen hanına dönmüş. Bastır parayı istediğin kadar uyuşturucu getirebiliyorsun. İstediğin kadar koruyabiliyorsun, istediğin kadar satabiliyorsun. Gencecik pırıl pırıl evlatlarımız bu tuzağın içine çekiliyor.
SADECE TÜRKİYE’NİN DEĞİL DÜNYANIN YILDIZI OLUR: İki israf var. Bir görünen israf, har vurup harman savurur, vatandaşın parasını harcar, millet işsizken beş yerden maaş alır, lüks konutlarda oturur, her şeyi vardır, devletin parasıyla geçinir. Bu görünen israftır. 13 tane uçağın vardır ama hepsi havalimanında yatar. Kimin parasıyla ödersin, fakir fukaranın vergileriyle ödersin. Bir de görünmeyen israf vardır. Bir kentin potansiyeli varsa, o potansiyel o kenti zenginleştirecekse ve sen o kenti zenginleştiremiyorsan görünmeyen bir israf vardır. Bunun tipik örneği Şanlıurfa’dır. Her şey var… Bu potansiyeli harekete geçirdiğiniz andan itibaren Şanlıurfa beş yıl içinde sadece Türkiye’nin değil bölgesinin ve dünyanın yıldızı olur. Beş yıldızlı otellerde yer bulamazsınız, oralarda çalışacak adam bulamazsınız, herkesin işi olur. İnsanlar İstanbul’a, İzmir’e, Denizli’ye, Antalya’ya gideceğine Şanlıurfa’ya gelir çalışmak için.
HELALLEŞMEMİZ LAZIM: Şu soruyu da kendimize sormamız lazım; Şanlıurfalılar bize niye oy vermiyor? Bir de helalleşmemiz lazım. Kardeşim sen Şanlıurfa’ya hiç geldin mi? Şanlıurfa’da hiç bir vatandaşın sofrasına oturdun mu, yemeğini yedin mi, derdini dinledin mi, oturup sohbet ettin mi? Bunları yapamadık. Yiğidi öldür ama hakkını teslim et. Bu toplantıyı Şanlıurfa’da yapmamızın nedenlerinden birisi de bu. Daha önce de geldim, daha önce de söyledim. Kanaat önderleriyle de toplandım. Ben Şanlıurfalı çiftçiye elektriği bedava vereceğim dedim zaman her kafadan itiraz gelmişti. Demişlerdi ki elinden tutan mı var, yap. Yaptık. Denizli’nin Bozkurt ilçesinde belediye başkanımız gayet güzel güneş panellerini kurdu, çiftçiye elektriği bedava veriyor. Antalya’da yine aynı şekilde. Ya binlerce dönüm taşlık arazi var. Sıfır faiz ya, dünyanın her yerinden kredi alabilirsin. Güneşe para mı veriyoruz. Doğalgaza, kömüre, petrole para veriyorsun, üstelik dolar veriyorsun. Ya Allah’ın güneşi bedava. Paneli kuracaksın, elektriği elde edeceksin, çiftçiye bedava vereceksin, artanı da çiftçi satacak bir de oradan ayrıca gelir elde edecek. Bu kadar basit.
BİLGİ VE KAPASİTE CHP’DE VAR: Şanlıurfa bir Kudüs, bir İstanbul olabilir. Kadim bir kent. Bu kadim kenti ayağa kaldırmamız gerekiyor. Bunların olması için aynı zamanda kaçınılmaz olarak bir şeyin daha altını çizmek istiyorum, o da demokrasi. Demokrasi olmadan bunlar olmaz. Demokrasi olmaz turist doğru dürüst gelmez. Demokrasi olmadan uluslararası toplantılar yapılmaz. Şanlıurfa, dünyanın en önemli uluslararası toplantıların yapılacağı bir kente dönüşmek zorundadır. İstanbul, İzmir gibi olmak zorundadır. Böyle bir tarih nerede var. Elin oğlu bir heykeli alıyor, o heykeli bütün dünyaya tanıtıyor. Ya bizde bütün kent böyle kardeşim. Ama tanıtamıyoruz, çünkü bilgimiz, kapasitemiz yok tanıtmak için. Bilgi ve kapasite CHP’de var. O nedenle bize verin diyoruz.
DEMOKRASİ EKSİKLİĞİMİZ VAR: Biz yargı bağımsızlığına inanan bir partiyiz. Düşünceyi, ifade özgürlüğüne inanan bir partiyiz, din ve vicdan özgürlüğüne inanan bir partiyiz. Biz hiç kimsenin ötekileştirilmesini istemeyiz. Bu coğrafyada kim yaşıyorsa başımızın üstünde yeri var. Siyaset kurumu, onun inancını, kimliğini sorgulamak görevini üstlenemez. Siyaset kurumu şöyle bakar, bu vatandaşım memnun mu değil mi? Ben o ihtiyacı gidereceğim. O nedenle biz yüzyıllık Cumhuriyet’i demokrasi ile taçlandıracağız diyoruz. Demokrasi eksikliğimiz var.
HAZRETİ İBRAHİM İLE NEMRUT’UN KAVGASI ASLINDA BİR ADALET KAVGASIDIR: Adalet… Her birey iki kişi yan yana geldiği zaman konuşurken davranışlar da hareketler de ne olursa olsun adalet kuralları içinde olmamız gerekiyor. Karşımızdaki kişiyi incitmemek gibi bir yükümlülüğümüzün farkında olmalıyız. Adalet kavramı soylu bir kavramdır. Adalet kavramı üzerinde en fazla durması gerekenler de Şanlıurfalılardır. 14 peygamber bu topraklardan geçmişse adaletin ne olduğunu en iyi Şanlıurfalılar bilir. Peki bizim ülkemizde adalet var mı? Herkes elini vicdanına koysun, bu ülkede adalet var mı? Eğer biz adaleti her ortamda savunursak, dokularını topluma işlersek yaşı, yaşadığı bölge ne olursa olsun adaleti savunursak farklı bir kültürün, sağlıklı bir kültürün oluşmasına katkı vermiş oluruz. Hazreti İbrahim ile Nemrut’un kavgası aslında bir adalet kavgasıdır. Bir doğruluk kavgasıdır.
GELMEDİK, OTURMADIK, DERDİNİZİ DİNLEMEDİK: Ben bu soruyu sormak zorundayım. Kanal İstanbul’a dünyanın parasını yatıracaklar. Dünyanın parasını… Ne olduğu belli olmayan… Birileri kazansın diye, rantı nasıl pazarlarız diye. Yahu burada çocuklar doğru dürüst okula gidemiyorlar. Çiftçi perişan vaziyette. Ben Şanlıurfalı’yı düşünüyorum, düşünmeye devam edeceğim. Tek ricam onlar da kendilerini, ailelerini ve çocuklarını düşünsünler. Nerede yanlış yapıyoruz? Bizim yanlışımızı söyledim. Hatamızı da söyledim. Gelmedik, oturmadık, derdinizi dinlemedik Ankara’dan nutuklar attık. Ama şimdi geliyorum ben. Gelmeye de devam edeceğiz. Bölge toplantısını burada yapmamızın da bir anlamı var. Bu kadar güzel, pırlanta gibi bir kent nasıl bir yoksulluğa, açlığa mahkum edilir?
ONLAR KANAL İSTANBUL DEDİLER BİZ GAP DEDİK: Biz, niçin GAP dedik? Onlar Kanal İstanbul dediler, biz GAP dedik. Ya arkadaş buğdayı dışarıdan alıyorsun, arpayı dışarıdan alıyorsun, canlı hayvanı dışarıdan alıyorsun. Yahu bu ülkenin insanları ne olacak? GAP olursa hiçbirisini dışarıdan almayacaksınız. Biz üreteceğiz, biz kazanacağız. Bizim insanımız kazanacak.
BELEDİYECİLİK BİZİM İŞİMİZ: Niye belediyecilik üzerinde fazla durdum? Çünkü, belediyecilik bizim işimizdir. Belediyecilik CHP’lilerin işidir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk metroyu yapan CHP’li belediyedir. İlk metroyu biz yaptık. İlk metrobüs uygulamasını getiren yine bir CHP’li belediyedir. İlk ekmek fabrikasını kuran da bir CHP’li belediyedir. İlk toplu konut uygulamasını yapan, insanlara daha sağlıklı ve daha uygun koşullarda ev sahibi olmasını sağlayanlar da CHP’li belediyelerdir.
İBB’YE BAĞLI TEK BİR KREŞ YOKKEN ŞİMDİ 150’YE YAKIN KREŞ VAR: Belediye başkanı arkadaşlarıma şunu söyledim: ‘İlk yapacağınız iş, fakir mahallelerden başlayarak bütün mahallelere kreş yapın.’ Çocuğun bir karnı doysun orada ya. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı tek bir kreş yokken şimdi 150’ye yakın kreşi var. Bunu kim yapıyor? CHP’li belediye yapıyor. Biz bunları yeteri kadar anlatamadık. Bizim kusurumuz kabahatimiz, yaptığımız şeyleri yeteri kadar geniş kitlelere anlatamadık. Bunları anlatmamız gerekiyor.
BİZ ÖNCE İNSAN, SEVGİ, KÜLTÜR DİYORUZ: Hep derler ya efendim CHP’li belediyelerin olduğu yerde hizmet daha iyi. Evet daha iyi. AK Partili belediyelerin reklam filmi çektiği yerlere bakın. Tamamı CHP’li belediyelerin olduğu yerler. Niçin? Çünkü, biz önce insan, sevgi, kültür diyoruz. Caddeleri tertemiz olsun istiyoruz. İnsanlar huzur içinde olsun istiyoruz. Biz insanların inançlarını, kimliklerini asla ve asla siyasete konu etmiyoruz. Siyaset aynı zamanda vatandaşa hesap vermek demektir. Vatandaşa hesap vermeyen bir siyasetçi, bilin ki malı götürüyor.
FİDE YARDIMI YAPIYORLAR: Bizim belediyeler aynı zamanda kırsala da büyük yardımlar yapıyor. Fide yardımı yapıyorlar, tohum yardımları, gübre yardımları, mazot yardımları yapıyorlar. Biz yapıyoruz. Hatta CHP’li belediyelerin olmadığı yerde çiftçiler telefon ediyor bizlere, sizin belediyeler gelip bizim ürünleri alabilir mi diye. Onları da alıyoruz. Yoksul ailelere dağıtıyoruz biz.
YURT İMKANI SAĞLIYORLAR: Bizim belediyeler aynı zamanda binlerce öğrenciye yurt imkanı sağlıyorlar. 21 yılda bu memlekette yurt sorununu çözemediler. Bir yılda çözülecek olay. Belediye başkanı arkadaşlara dedik. Hemen derhal yurtlar yapın. Özellikle kız çocuklarının güven içerisinde kalacakları yer olması lazım. Anne baba çocuğunu güven içinde bir yurda teslim etmeli. Yapıyoruz. Binlerce öğrenci CHP’li belediyelerin yurtlarında kalıyor.
İKTİDAR, OY ALDIM DİYE SİYASAL MEŞRUİYET KAZANMAZ: Siyasetle başladık; siyasetle bitirelim. Bir siyasal iktidarın en dikkatli olması gereken konu, ahlaki ve siyasi meşruiyetinin olmasıdır. Bir siyasal iktidar, ben oy aldım diye siyasal meşruiyet kazanamaz. Eğer siz, montaj videolar yapıyorsanız bu ahlaki ve siyasi meşruiyeti tartışılır hale getirir. Siz insanlara baskı kuruyorsanız ahlaki ve siyasal meşruiyeti tartışılır hale getirir. Siz, milletin seçtiği belediye başkanını görevden alıp oraya kayyum atıyorsanız, bu siyasi meşruiyete gölge düşürür. Bu millet niye oy kullandı? Bu demokrasi değil değerli arkadaşlar.
HAPİSTEN ÇIKARMAYACAKSAN BUNU NİYE MİLLETVEKİLİ SEÇİMİNE SOKTUN: Bir şey daha ifade edeyim. Gidiyorsunuz YSK’ya başvuruyorsunuz. Ben milletvekili olmak istiyorum. Tamam diyor git savcılıktan kağıdını getir, şunu getir, bunu getir. YSK kimlerden oluşuyor? Orada hakimler var. Hakimler bakıyor dosyaya, ‘evet sen seçime girebilirsin’… Giriyor seçime kazanıyor. Hapisten çıkması lazım. Seçildi. YSK izin verdi. Hayır efendim ‘seni hapisten çıkarmayız’. Niye çıkarmıyorsun? Hangi gerekçeyle çıkarmıyorsun? Eğer hapisten çıkarmayacaksan bunu niye milletvekili seçimine soktun? Ahlaki ve siyasi meşruiyeti olmayan bir siyasal iktidar devleti sağlıklı yönetemez.
CAMİYE, KIŞLAYA, ADLİYEYE SİYASETİ SOKMAYIN: 15 Temmuz’dan sonra Yenikapı’da bir miting olmuştu. Beni de davet ettiler. Gittim. Oradan yaptığım konuşmalardan birisi şuydu: ‘Camiye, kışlaya, adliyeye siyaseti sokmayın.’ Başta Erdoğan herkes alkışladı. Hatta yerime giderken kalktı koltuğundan geldi yolun ortasına kadar beni kutladı ve yerine gitti. Şimdi bana söyler misiniz? Bu sözlerini tuttular mı? Yahu kumar baronları, uyuşturucu baronları hepsi dışarıda. Binlerce, milyonlarca sığınmacı getirmişsin gidiyorsun ana muhalefet partisini Amerika’da şikayet ediyorsun. Ben bunları göndermeyeceğim ama o gönderecek bana destek verin. Sen ne zamandan beri yurt dışındaki çevrelerden destek istemeye başladın? Burası Milli Kurtuluş Savaşı veren bir devlet burası.
BİR KİŞİ HAKSIZLIĞA UĞRADIYSA BAŞVURACAĞI ADRES CHP’DİR: Emine Şenyaşar’ı hepiniz bilirsiniz. Hep onun şen yaşamasını istedim. Ama hüzün dolu. İki oğlu ve kocası öldürülüyor. Hastanede kocasının kafasına tüp vurularak öldürülüyor. Görüntü kayıtları yok ediliyor. O kayıtların yok edilmesine göz yuman bir siyasal iktidarın ahlaki ve siyasal meşruiyeti olabilir mi ya? Sekiz savcı iddianame hazırlamaktan korktu. Sonra oraya hukukçularımızı yığdık. Davayı açtılar, davayı takip ediyoruz. O nedenle söylüyorum: Bir kişi bu coğrafyada haksızlığa uğradıysa başvuracağı adres, CHP’dir.”
CHP’li Ahmet Akın: “Hedefimiz 250 olan belediyemizin sayısını 400’e çıkarmaktır.