DOLAR 32,4953 -0.15%
EURO 34,9959 0.41%
ALTIN 2.434,850,50
BITCOIN 2092225-0.70537%
İstanbul
19°

HAFİF YAĞMUR

20:01

AKŞAMA KALAN SÜRE

Bahçeli: NATO’dan ayrılmak bile tercih olarak gündeme alınmalı

Bahçeli: NATO’dan ayrılmak bile tercih olarak gündeme alınmalı

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İsveç ve Finlandiya’nın üyelik için NATO’ya başvurmasına tepki göstererek, “Bilhassa İsveç, bölücü terörün Kuzey Avrupa’daki kundağı, kuluçkası ve kumanda odasıdır.

ABONE OL
Mayıs 24, 2022 11:07
Bahçeli: NATO’dan ayrılmak bile tercih olarak gündeme alınmalı
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kamera Sistemleri Fiyatları
Kamera Sistemleri Fiyatları

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İsveç ve Finlandiya’nın üyelik için NATO’ya başvurmasına tepki göstererek, “Bilhassa İsveç, bölücü terörün Kuzey Avrupa’daki kundağı, kuluçkası ve kumanda odasıdır. İkinci Kandil Dağı İsveç’tedir” dedi. Bahçeli, NATO Liderler Zirvesi’ne kadar İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya dahil edilmesi durumunda Türkiye’nin NATO’dan ayrılmasının bile alternatif bir tercih olarak gündeme alması gerektiğini söyleyerek, “Alsınlar İsveç’i, alsınlar Finlandiya’yı tepe tepe kullansınlar, Rusya’ya karşı yeni bir siper açsınlar. İhtiyaç hasıl olursa, gelişmeler başka bir seçenek bırakmazsa, Türkiye’nin, Türk dünyasının ve 57 İslam ülkesinin de içine katılacağı yeni bir güvenlik teşkilatının kurulması mümkündür, belki de en doğrusu budur” diye konuştu. Kira ve konut fiyatlarındaki artışa dikkat çeken Bahçeli, “Kiralardaki denetimsiz ve dengesiz yükselişlere sessiz kalamayız” dedi.

Devlet Bahçeli, bugün partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu. Bahçeli’nin konuşmasından satır başları şöyle:

“YATIRIM, İHRACAT VE BÜYÜME SEFERBERLİĞİNİ BOĞMAK İSTEYEN KÖTÜ NİYETLİ BİR TERTİP KÖRÜKLENMEKTEDİR

Türkiye ne zaman atağa geçse, ne zaman bölgesel ve küresel meselelerde öne çıkıp sivrilse gecikmeksizin siyasi, diplomatik ve ekonomik operasyonlar birbiri ardına sökün etmektedir. Milletimizin refahından, devletimizin bekasından rahatsızlık duyan iç ve dış işgal cephesiyle yeminli Türkiye düşmanları, diriliş ve yükseliş ruhunu baltalamak maksadıyla dört bir koldan harekete geçmektedir. Aç gözlü faiz ve rant lobisine eşlik eden menfur döviz kuru spekülasyonları, bunun yanında uluslararası derecelendirme kuruluşlarının ahlaksız ve tarafgir tutumları artık sabır ve tahammül sınırlarını çoktan aşmıştır. Nitekim mızrak çuvalı delip geçmiştir. Türkiye’nin risk priminde gerçekçi temellere dayanmayan artışları bahane ederek yabancı sermaye girişini kesintiye uğratıp yatırım, ihracat ve büyüme seferberliğini boğmak isteyen, eşzamanlı olarak borç ödeme kabiliyetinde zaaf oluşturmayı amaçlayan kötü niyetli bir tertip körüklenmektedir. Ekonomik güvenliğimiz, ekonomik istikrarımız, ekonomik geleceğimiz maalesef yaylım ateşine tutulmuştur. Buna rağmen ekonomideki konjonktürel sarsıntıların atlatılması, döviz fiyatındaki suni yükselişin frenlenmesi, enflasyondaki tırmanışın engellenmesi amacıyla hükümet tedbir üstüne tedbir almaktadır. Konu, ekonomik beka konusudur.

FETÖ BU KUMPASIN TAM ORTASINDA BULUNAN MAŞADIR

Biz, daha önce FETÖ’nün sekiz ayağından bahsetmiştik. Bunların yanında FETÖ’cülerin ticaret hayatını zehirleyerek ekonomik istikrarın bozulması için sürekli arayış içinde oldukları da yadsınmayacak bir gerçektir. Nitekim Türkiye’yi ekonomik olarak zora sokan, vatandaşlarımızın alım gücünü zayıflatan güdümlü ve siparişi yapılmış fiyat artışlarının geri planında, bize göre Türkiye’den intikam almayı hedefleyen mihraklar vardır ve açıkça meydandadır. Dikkatinizi çekiyorum; FETÖ, bu kumpasın tam ortasında bulunan maşadır. Ülkemizin Rusya-Ukrayna krizine yönelik takdir toplayan dengeli duruşunun, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine sağlam ve tutarlı karşı pozisyonunun, terörle mücadeledeki göz kamaştıran seviyesinin, ekonomi üzerinden açılan kara deliğin genişletilerek tesirsiz hale getirilmesi planlanmaktadır. FETÖ’cüler, sıcak para çeteleri, köksüz sermaye grupları, bunların yerli uzantıları, içimize kadar sızmış meşum ayakları, küresel tefeciler, ekonomik tetikçiler, emperyalizme gönüllü casusluk yapan kokuşmuşlar, Türkiye’nin ekonomik olarak köşeye sıkışması, milletimizin hayat pahalılığın içine gömülmesi amacıyla faaliyet içindedir.

KİRALARDAKİ DENETİMSİZ VE DENGESİZ YÜKSELİŞLERE SESSİZ KALAMAYIZ

Konut fiyatlarıyla birlikte kiralardaki haksız, hukuksuz ve ahlaki hiçbir yanı olmayan artışların, sorarım sizlere gerçek sebebi, asıl gayesi nedir? Kiracılarla ev sahipleri arasındaki ihtilafın yoğunlaşmasına hizmet eden, vatandaşlarımızı mağdur hale getiren, ayrıca bakkalda, pazarda, zincir marketlerde soğandan patatese, peynirden yumurtaya, etten süte, bakliyattan diğer gıda ürünlerine varıncaya kadar fiyat etiketlerinin kabarmasına yol açan kim ya da kimler varsa maşeri vicdan karşısında suçludur, sahnelenen kirli oyunun bir parçasıdır. Kiralardaki denetimsiz ve dengesiz yükselişlere sessiz kalamayız. Konut fiyatlarındaki anormal yükselişleri âtıl vaziyette seyredemeyiz. Vatandaşlarımızın memnuniyetsizliği bizim de memnuniyetsizliğimizdir. Fakat Türkiye’ye karşı tertip ve temin edilmiş alçak kampanyayı da görmek lazımdır. Kira artışlarıyla konut fiyatlarındaki vahim artışları sınırlandırmak, dar ve orta gelirli vatandaşlarımızı düşünmek, taleplerine kulak vermek mecburiyetindeyiz. Haksız kazanç peşine düşen, doymayan kursaklarıyla insanımızın sofrasına ve tenceresine göz koyan fırsatçıların elbette yakasından tutmalıyız, bedelini de ödetmeliyiz.

GIDA ÜRÜNLERİNDEKİ FİYAT ARTIŞLARININ KONTROLÜNÜ SAĞLAYARAK CEBİNİ DOLDURMAYA ÇALIŞAN UTANMAZLARI REZİL ETMELİYİZ

Gıda ürünlerindeki fiyat artışlarının kontrolünü sağlayarak, denetimleri sıklaştırarak cebini doldurmaya çalışan utanmazları cümle aleme hem deşifre hem de rezil etmeliyiz. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde yaşanan iç ve dış mahreçli ekonomik saldırıların, ekonomide kurulan tuzakların bir benzerine bugün de şahit oluyoruz. Ancak buna ‘tamam’ demeyeceğiz, boyun eğmeyeceğiz. CHP’nin, İP’in, zillet ittifakının diğer ortaklarının felaket korosunda buluşmaları beyhudedir. Türk milleti bu sahte demokratlara, safralaşmış demagoglara aldanmayacak, aldırmayacaktır. Mazisinde karneyle ekmek verilen hüzün dolu yılların olduğu CHP’nin ve başındaki zatın konuşmaya esasen yüzü bile yoktur. Ekonomik kanaldan yürütülen sistemli ve şiddetli baskılara ant olsun sonuna kadar direneceğiz, milletimizin ve devletimizin yanında sapasağlam yerimizi alacağız. Ruhu bedeninden başıboş gezenlerin bize anlatacak hiçbir şeyi yoktur. Tasarlanmış kahramanlıklara karnımız toktur. Proje siyasetçilere mesafemiz, kapanmayacak derecede çoktur.

YEZİD’İN İZİNDEN YÜRÜYENLERİ MAĞLUP EDECEĞİZ

Kılıçdaroğlu, mahcup olacağı hevese şimdiden kapılmasın, diğer zillet yedekleri boşuna heyecan yapmasın; Türkiye’miz, manda ve himayecilere, emperyalizme kul köle olanlara, Sorosçu Kavala’yla terörist Demirtaş’ın hayasız hayranlarına teslim olmayacak, teslim edilmeyecek, emanet yere düşürülmeyecektir. Sabırla, sebatla, salabetle, metanetle, dayanışmayla, bir ve beraberce zorlukları aşacağız; sanal korkulukları devirip, kavga ve kutuplaşmadan beslenen, yalan ve iftiradan nemalanan firavunları ve Yezid’in izinden yürüyenleri Allah’ın izniyle mağlup edeceğiz.

CUMHURBAŞKANIMIZ BUGÜNÜN ABDÜLHAMİD’İ OLARAK GÖRÜLÜYORSA BİZCE BUNUN HİÇBİR MAHSURU YOKTUR

Abdülhamid Han’ın seveni kadar sevmeyeni de vardır ve doğaldır. Bu sevmeyenler güruhu, bizim de sevmediklerimizdir, bizim de sırtımızı döndüğümüz sömürge bakiyeleridir. Abdülhamid’i Ermeni çetecileri sevmez, Siyonizmin müellifleri sevmez, sömürgeciler sevmez, casuslar sevmez, Türk ve İslam düşmanları hiç sevmez. Hamdolsun onu sevenler ona yetecek, Müslüman Türk milleti her daim aziz hatırasını sevgiyle, hürmetle ve rahmetle hatırlayacaktır. Madem tarihi bilmezler, o halde ne diye gerçeğe kara çalmaya çalışırlar? Bu cüretkârlığı, bu küstahlığı nasıl yorumlayalım? Gafiller ne istiyorlar tarihimizden? Neyin istibdadından bahsediyorlar?  Bilmedikleri, bilemeyecekleri, tanımadıkları, tanımaya da kafalarının ve kalplerinin yetmeyeceği büyüklerimizi tevsik edilmiş hangi bilgi ya da belgelerle itham ederler? Eğer Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bugünün Abdülhamid’i olarak görülüyorsa bizce bunun hiçbir mahsuru yoktur, bilakis gurur duyulacak bir övgünün tezahürü ve tezekkürüdür.

İKİNCİ KANDİL DAĞI İSVEÇ’TEDİR

İsveç ve Finlandiya’nın geçtiğimiz hafta içinde NATO üyeliğine resmen müracaat etmesi, bu müracaatın zamanlamasıyla birlikte gerekçeleri, Türkiye’nin haklı itirazlarının yanı sıra bahse konu iki ülkenin küresel güvenlik mimarisine muhtemel etkileri tüm boyutlarıyla tartışılmaktadır. NATO Genel Sekreteri, Finlandiya ile İsveç’in üyelik müracaatlarının bir an evvel işleme sokulmasını ifade etmiş, bu minvalde karşılıklı istikşafi görüşmeler de başlamıştır. ABD Başkanı Biden, bu iki ülkeyle sıcak ilişki halindedir ve resmi üyelikleri için sabırsızlanırken tam destek açıklaması yapmıştır. Ayrıca ABD yönetimi, Finlandiya’yı pozitif ayrıştırıp İsveç’i dışarıda bırakacak bir çözüm teklifine mesafeli pozisyonunu ısrarla ve inatla korumaktadır. Çünkü ABD ile İsveç arasında savunma, istihbarat ve askeri alanlarda köklü iş birliği süreci uzun bir süredir devrededir. Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyeliği hususundaki isabetli çekinceleri, düştüğü makul şerhleri, gündeme getirdiği haklı itirazları henüz muhatapları tarafından dikkate alınmamıştır. Laf kalabalığı vardır, ama sonuç yoktur. Finlandiya Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin endişelerini görüşmeye hazır olduklarını söylemiştir. Bildik bir endişeyi müzakere etmek zaman kaybı değildir de nedir? İsveç ve Finlandiya’nın bölücü terör örgütüyle yakın ve dostane irtibatları saklanamaz düzeydedir. Asıl gündem, Türkiye’nin endişesini görüşmek değil, kalıcı olarak gidermek ve telafi etmektir. İsveç, PKK’nın önde gelen silah tedarikçileri arasındadır. PKK’lı teröristler İsveç menşeli silahları Türkiye’ye doğrultmuşlar, tetiğe defalarca basmışlardır. Dökülen şehit kanlarında İsveç ve Finlandiya’nın parmak izini nasıl yok sayacağız? Üstelik ıslah olmamış, pişmanlık emaresi göstermemiş, hala sokaklarında teröristleri gezdiren bu devletlere nasıl anlayış göstereceğiz? Bizim değerlendirmemiz şudur: Bilhassa İsveç, bölücü terörün Kuzey Avrupa’daki kundağı, kuluçkası ve kumanda odasıdır. İkinci Kandil Dağı İsveç’tedir. İsveç ve Finlandiya’nın Türkiye’ye karşı yaptırım uyguladığı biliniyorken bu iki devletle NATO’nun güvenlik şemsiyesi altında eşit sorumluluklarla yer almamız nasıl ve hangi hakla beklenmektedir? Uzaktan bakılınca eline vurulup ekmeğinin alınacağı bir ülke olduğumuz mu zannedilmektedir? Katillere, canilere, teröristlere kol kanat geren ülkelerle aynı safta, aynı hizada, aynı güvenlik mimarisi çatısı altında bulunursak şehitlerimize, gazilerimize, aziz milletimize ne söyleriz, haklarını helal etmelerini hangi yüzle isteriz? Türkiye’ye silah ambargosu uygulayan, terörizme çanak tutan sabıkalı ülkelerle bir ve beraber olmamız akıl harcı mıdır?

KİMSE PKK/YPG’Yİ İSVEÇ VE FİNLANDİYA ÜZERİNDEN NATO’YA FİİLİ ORTAK YAPMAYA ASLA TEŞEBBÜS ETMESİN

Az evvel dile getirmiştim, Türkiye’nin risk primindeki yükselişi ifade etmiştim. İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine engel çıkarınca Türkiye’nin risk primi, son 14 yılın rekorunu kırmıştır. Yurt dışına satılan hazine bonosu ve devlet tahvillerinin geri ödenmesine karşı belirlenen sigorta bedeli olan risk priminin silah olarak kullanılması, dost ve müttefikliğin neresine, hangi kitabına sığmaktadır? Türkiye’nin susması, sinmesi ve sessiz kalması mı amaçlanmaktadır? Siyasi ve diplomatik vasıtalarla sonuç alamayanlar bu defa da ekonomi kartını masaya mı sürmektedir? Bu edepsizliği, bu hasmane tavrı görmezden mi gelelim? Olağan mı karşılayalım? ‘Buyurun, emriniz neyse onu yapalım’ mı diyelim? Türkiye, bağımlı ve tutsak bir ülke değildir. Türkiye, sömürgeleşmiş bir ülke olamayacaktır. Biz, kendi kararımızı, kendi duruşumuzu milletimizin ve devletimizin hak ve çıkarlarına göre tayin ve tespit edecek kadar cesuruz ve kararlıyız. Hiç kimse Türkiye’yi tehdit etmeye yeltenmesin. Terör örgütü PKK/YPG’yi İsveç ve Finlandiya üzerinden NATO’ya fiili ortak yapmaya asla teşebbüs etmesin. Yanlış adımın döneceği mercii, başkent Ankara’nın tarihi iradesi, Türk milletinin asil varlığıdır. İsveç hükümeti, terörizme mali imkan sağladı, silah verdi, teröristleri ülkesinde ağırladı, yaralı hainleri tedavi ettirdi, bununla yetinmedi parlamentosuna taşıdı, başbakanının bile göreve gelmesinde terör örgütü uzantılarının dahli ve desteği görüldü. Şimdi bu İsveç’in NATO’ya girmesi nasıl mümkün olacak? Türk milleti, bu zillete nasıl ‘tamam’ diyecek? FETÖ’cülere ‘muhalif grup’ diyenler, PKK/YPG’li teröristleri ‘aktivist’ diye tanımlayanlar, Türkiye’yle müttefikliği nasıl hak edecek? Türk milletinin terazisi bu melanet ağırlığı nasıl çekecek?

ALSINLAR İSVEÇ’İ, ALSINLAR FİNLANDİYA’YI TEPE TEPE KULLANSINLAR

NATO içinde PKK/YPG terör örgütünün arkasında duran; askeri, siyasi ve finansal bazda destek veren ülkelerin varlığı hepimizin malumudur. Gerek İsveç gerekse de Finlandiya bu desteği aleni şekilde, hiçbir utanma emaresi göstermeden vermektedir. Teröristlerin Türkiye’ye iade talepleri her seferinde reddedilmektedir. PKK’lılar, FETÖ’cüler ellerini kollarını sallayarak bu ülkelerde cirit atmaktadır. Bu gelişmeleri dikkate aldığımızda İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelikleri terörizme ‘evet’ demek, Türkiye düşmanlarına olur vermek anlamına gelecektir. Türkiye ‘tamam’ demeden, vize vermeden, rızası alınmadan bu iki ülkenin hukuken NATO üyesi olması imkansızdır. Haziran ayının sonunda Madrid’te toplanacak NATO Liderler Zirvesi’ne kadar İsveç ve Finlandiya’nın karar ve iradesinde keskin bir dönüş yapacağına dair herhangi bir emare de henüz ortada yoktur. Türkiye’nin baskı ve dayatma altına alınıp sürecin oldubittiye getirilmesiyle İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya dahil edilmesi karşısında Ankara kriterleri anında işleme koyulmalıdır. Türkiye seçeneksiz değildir. Türkiye çaresiz değildir. Eğer şartlar içinden çıkılmaz hale bürünürse NATO’dan ayrılmak bile alternatif bir tercih olarak gündeme alınmalıdır. NATO’yla var olmadık, NATO’suz da yok olmayız. Türkiye, 1952 yılından bu tarafa NATO üyesidir. Velakin Türkiye, NATO’nun doğudaki karakol ülkesi olarak muamele görmüş; krizlerin, darbelerin, toplumsal ve siyasal çalkantıların tahrik merkezinde hep NATO’nun bulunduğu sürekli gündemi işgal etmiştir. Türkiye’nin itirazları ciddiye alınmıyorsa NATO’daki varlığı da ciddiye alınmıyor ve saygı görmüyor demektir. Alsınlar İsveç’i, alsınlar Finlandiya’yı tepe tepe kullansınlar, Rusya’ya karşı yeni bir siper açsınlar. İhtiyaç hasıl olursa, gelişmeler başka bir seçenek bırakmazsa Türkiye’nin, Türk dünyasının ve 57 İslam ülkesinin de içine katılacağı yeni bir güvenlik teşkilatının kurulması mümkündür, belki de en doğrusu budur.

ÜLKENİN BİR YERE GİTTİĞİ FALAN YOKTUR

Kılıçdaroğlu’nun 21 Mayıs 2022 tarihinde İstanbul Maltepe’de yaptığı miting esnasında platforma üşüşen bir avuç hainin ‘Her yer Kandil, her yer direniş’ sloganına ne bir tepki ne de bir itiraz duyulmuştur. ABD Büyükelçiliği’nin mezkûr miting öncesi kendi vatandaşlarını muhtemel olay çıkabileceği yönünde uyarması ise işin özünde CHP’yle paslaşmak, danışıklık dövüş bir kurgu, provokatif bir hamledir. Bunu görüyoruz, emel ve hedef birlikteliği içinde olanların farkındayız. Sayın Kılıçdaroğlu, Yozgat’ta hani Kandil’i yerle yeksan edeceğini söylüyordun, boş beleş konuşuyordun, boşa sallayıp dolu tutmanın arayışındaydın. Ne oldu? ‘Milletin Sesi’ ismiyle düzenlediğiniz mitinge Kandil’i taşımak isteyen vatan hainlerine niye bir şey demedin, diyemedin? ‘Ne geziyorsunuz, ne yapıyorsunuz, ne Kandil’i, PKK terör örgütüdür, siz de teröristsiniz’ çıkışını neden yapamadın? Kılıçdaroğlu’nun Maltepe Mitingi, HDP’nin, PKK’nın, FETÖ’nün, Pontus özlemi çeken çürümüşlerin mitingidir. Atatürk Havalimanı’nı kastederek, ‘Bu işte bir damla mürekkebi olan herkes vatan hainidir’ diyen Kılıçdaroğlu, asıl damgalı hainleri, asıl gedikli işbirlikçileri görmek ve bilmek istiyorsa derhal çevresine ve ittifak içinde olduğu cinayet ve suç örgütlerine bakmalıdır. Ülke elden gidiyormuş, Kılıçdaroğlu’nun iddiası budur. Ülkenin bir yere gittiği falan yoktur; giden, gidecek olan ve bir daha da dönmesi hayal olan zillet ittifakının ta kendisidir.

Cumhurbaşkanı adaylığına iyice ısınan, ittifak ortaklarına çalım atan Kılıçdaroğlu, ‘Mükemmel olmasak da mükemmel bir göreve talibiz’ diyecek kadar akli ve zihni melekelerini yitirmiştir. Sayın Kılıçdaroğlu, Dersim sayfasını yeniden açıp yeni bir isyan teşebbüsünü aklından geçiriyorken Türk milleti seni Cumhurbaşkanı yapmaz, yapamaz, yapmayacaktır. Boşuna çırpınma, layık olmayan, ehil olmayan, milli olmayan, yeterli olmayan, dahası yüreğinde kin ve nefreti barındıran şahsına cumhurun başkanlığı reva ve müstahak görülemez. Kılıçdaroğlu’nun yolu yol değildir. Birlikte yürüdüğü çıkar ortakları kendisi gibi doğru değildir. Türk milleti 2023 yılının haziran ayında seçimini yapacak, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan bir kez daha ve açık ara farkla seçilecektir. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı da tarihi bir zafere imza atacaktır. O zaman geldiğinde zillet ittifakı yalnızca nal toplayacak, Kılıçdaroğlu ile yuvarlak masada oturan marjinalleşmiş parti başkanları saklanacak yer arayacaklardır.”

İçerik hoşunuza gitti mi?!
[Oy: 0 Yıldız: 0]

En az 10 karakter gerekli