34,2694$% -0.03
37,3959€% -0.29
44,7748£% -0.18
2.918,08%-0,33
4.931,00%0,22
19.661,00%0,21
İYİ Parti Isparta Milletvekili Aylin Cesur, “Eskiden ‘Soğan ekmek mi yesin’ denilirdi, artık ‘Soğan ekmek yesin’ demek de lüks oldu. Çünkü soğana son bir yılda yüzde 300 artış yapıldı. Kırmızı ete 10 günde 3 kere zam yapıldı ve en ucuz etin kilosu 200 lira. Kendiniz üretmek yerine, üreticiyi desteklemek yerine ucuz üreten ülkelerden ithal etmeyi tercih ettiniz ve dövizle dış borç yapıyoruz. 2018’den beri döviz kurunu tutamıyorsunuz. Üretim maliyeti artıyor ve kör olası enflasyon da bir türlü düşmüyor” dedi.
Memur ve emekli maaş artışlarına yüzde 30 zam yapılmasını ve en düşük emekli maaşının 5 bin 500 liraya çıkarılmasını öngören teklif, TBMM Genel Kurulu’nda geçen çarşamba günü kabul edilerek yasalaştı. Teklif üzerindeki görüşmeler sırasında söz alan İYİ Parti Isparta Milletvekili Aylin Cesur, yüzde 30’luk zam oranına tepki göstererek şunları söyledi:
“ÜLKENİN TOPYEKÛN YOKSULLAŞTIĞI VE SATIN ALMA GÜCÜNÜN DÜŞTÜĞÜ BİR YILI GERİDE BIRAKTIK”
“Çalışanların maaşlarıyla geçinemediği, ülkenin topyekûn yoksullaştığı ve satın alma gücünün düştüğü bir yılı geride bıraktık. Yüksek enflasyonla, artan döviz kuruyla alım gücü düşen işçi, memur, emekli, yeni yıla hayat pahalılığıyla ve zamlarla girdi. Yönetenlerin ülkeyi iyi yönetiyor olmaları için altın kural var; altın üçgen bu: Bir; sağlam demokrasi. İki; sağlam ekonomi. Üç; sağlam güvenlik gerekiyor. Bunların üçü de bir arada olmazsa altın üçgenden söz edemiyorsunuz ve o ülke iyi yönetiliyor diyemiyorsunuz.
Türkiye, 21’inci yüzyıla gelindiğinde, eksiğiyle gediğiyle dünyanın 20 ekonomisinden biriydi. 20 senelik iktidarın dünya ve yönetim anlayışıyla bir; kötü ekonomi yönetimiyle artan enflasyon ve düşen satın alma gücü. İki; verileri gerçek rakamlarla değil, rakamları fısıldayanlara göre ayarlayan TÜİK. Üç; zam yağmuru altında ezilen milyonlar ve onların TÜİK’e göre ayarlanan maaş zamları. Sizin üçgeniniz bu şekilde oldu. Yine, gelinen yerde altın üçgen, oldu yamuk. Yönetilemeyen Türkiye’nin, orasından burasından delik deşik edip daha sonra açıldıkça yama diktiğiniz düzenlemelerle pahalılık altında ezilen emeklisi, dulu, yetimi, yaşlısı, kadını, istismara uğramayan çocuğu, döndüler yüzlerini haber beklemeye başladılar. Devletin baba gibi ellerini tutması, ana gibi bağrına basması için iyi bir zam beklemeye başladılar. Ve biz burada, derde derman olacak yasalar yerine, torbadan tavşan çıkarmaya devam ediyoruz. Hokus pokus; çıka çıka yüzde 30.
“13 MİLYON EMEKLİMİZ VAR, YÜZDE 63’Ü EN DÜŞÜK EMEKLİ MAAŞI ALIYOR”
Bakkala, pazara gidecek, elektrik parası, doğal gaz parası ödeyecek, kira ödeyecek, çocuğuna harçlık verecek olan vatandaşlar 3 bin 500 lirayla geçinebilirler mi? 13 milyon emeklimiz var. ‘5 bin 500 lira oldu’ diye buradan arkadaşlar övünüyorlar, 5 bin 500 lirayla geçinilir mi? 13 milyon emeklimiz var, yüzde 63’ü en düşük emekli maaşı alıyor ve ekonomik krizle 2001’de, siz gelmeden evvel en düşük emekli maaşı asgari ücretin 1,5 katından fazlaydı. Şimdi sizinle geçen 20 yıllık ömrümüzde, zam yaptıktan sonra dahi en düşük emekli maaşı asgari ücretten yüzde 35 daha az olacak. Emeklilerimizi insanca yaşama koşullarından mahrum ettiniz. Utanmak lazım, hâlâ buradan bana sesleniyorsunuz ‘Yeter bu para’ diye.
Zorlamalarımızla asgari ücret yüzde 55 arttı ve 8 bin 500 lirayı bir müjde diye duyurdunuz, yüzde 30 artırılan emekli ve memur maaşlarını nasıl duyuracaksınız merak ediyorum. Çalışanın alın terinin yok sayıldığı ve sadakadan öteye gitmeyen bir artıştır bu, bunun altını burada çiziyoruz. 2021’de enflasyon yüzde 36. 2022’de, TÜİK’e göre ilk 10 bir ayda yüzde 84, son bir ayda yüzde 64’e inmiş ve ENAG’a göre yıllık enflasyon yüzde 140. Bunlar, TÜRK-İŞ’e göre açlık sınırının 8 bin lira, yoksulluk sınırının 26 bin lira olduğu bir ülkede oluyor. O ülke Türkiye, bizim ülkemiz ve en düşük emekli maaşı, yeni düzenlemeyle şunu diyor bize, hepimize birden haykırıyor; ‘Açlık değil sizinki, ölün’. Emekliye ‘Ölün, ölün’ diyor. ‘Ölmezseniz, eğer ilaç lazım olursa ilaca yapılan zam da yüzde 36” diyor.
“ARTIK ‘SOĞAN EKMEK YESİN’ DEMEK DE LÜKS OLDU. ÇÜNKÜ SOĞANA SON BİR YILDA YÜZDE 300 ARTIŞ YAPILDI”
2022 gıda fiyatları yüzde 150 artmış. Eskiden ‘Soğan ekmek mi yesin’ denilirdi, artık ‘Soğan ekmek yesin’ demek de lüks oldu. Çünkü soğana son bir yılda yüzde 300 artış yapıldı. Kırmızı ete 10 günde 3 kere zam yapıldı ve en ucuz etin kilosu 200 lira. Kendiniz üretmek yerine, üreticiyi desteklemek yerine ucuz üreten ülkelerden ithal etmeyi tercih ettiniz ve dövizle dış borç yapıyoruz. 2018’den beri döviz kurunu tutamıyorsunuz. Üretim maliyeti artıyor ve kör olası enflasyon da bir türlü düşmüyor. ‘2022’de 250 milyar ihracat yaptık’ diye böyle böbürleniyorsunuz ya ‘360 milyar dolar ithalatla Cumhuriyet tarihinin 110 milyar dolarlık en büyük açığını da biz yaptık’ demiyorsunuz. Bunu da söylemeniz lazım her seferinde. Küresel enflasyonla dünya faizi artırırken siz indirmeyi tercih ettiniz. Gerekçe olarak düşük kurla ihracatın artacağını gösterdiniz, başaramayınca da ‘Enflasyonla büyümeydi amacımız’ dediniz. Peki enflasyon pahasına büyüyebildik mi? 2022 üçüncü çeyreğinde yüzde 3,9 büyümeyle sermayenin milli gelirinden aldığı pay yüzde 54,8’e çıkmış, iş gücünün milli gelirden aldığı paysa yüzde 26,3 düşmüş. Yani şu sizin enflasyonla büyümenin faturası halka kesilmiş; zengin daha zengin, fakir de daha fakir olmuş.
Madem işçiye, memura, emekliye verilen zamlar gerçek enflasyon oranında ise çalışanların milli gelirden aldığı pay neden düşüyor? Asgari ücret, asgari ücret olmaktan çıktı, ortalama ücret oldu. Toplumun büyük kısmı artık o ücretin altında çalışıyor. 200 liralık banknotlar 2009’un ilk gününde tedavüle girdi. 2009’da 1 dolar 1,5 liraydı, 131 dolar alıyordunuz. Şimdi 13 kat azalmış; 10,5 dolar alabiliyorsunuz. Bu sizin eseriniz, milyonları yoksulluğa teslim ettiniz.”